Alıntı çeviri:
Yazan: Anton LaVey, The Satanic Bible (Satanist İncil);
Çeviri: Amdusias
Populer bir yanlış anlayış satanistlerin tanrıya inanmadıkları yönündedir. Tanrı konsepti insanlar tarafından oluşturulmuştur ve tarih boyunca çeşitli varyantlarla vicut bulmuştur. Satanistler pratik bir çözüm ile kendilerine en uygun olanı kabul ederler. Her ne kadar tanrı insanı yaratmamış olsa da İnsanlık her daim tanrılar türetmiştir. Tanrı varlık diğerleri ve korku olarak tariflenmiştir. Satanistler için ise tanrı veya her ne şekilde isim verirseniz verin veya vermeyin o bir denge faktörü için doğada mevcuttur ve varlığını acı çekmekten almaz. Bu güçlü kuvvet ve denge evrende bireysel olarak vardır ve mutluluk ve kanın tazeliğinin gizemi olarak var olacaktır.
Satan'ın kötülük olarak düşünen tüm erkek, kadın, çocuk ve hayvanlar için o ölmüştür çünkü tanrı bunu gerçekleştirecektir. Aslında insan zamansız olarak kaybolmuş ve tanrının elleri ile tüm sevgisini yitirmiştir. Onların düşüncelerine göre "tanrı sevgili tanrı ve dostumuz" veya "o tanrı oğulumu elinde tutan" diyenler için alışıla geldiktir. Pek çok cümle başlangıçtan bu yana zikredilmiş ve umduğu gibi yayılmıştır. Beki bunun böyle olmasına O neden izin verdi. En sonunda tüm din bilginleri geriye döndü ve incilde ve kural kitabında ispatladı veya ispatlayamadı veya sonuca bağladı.
Satanistler olaya evrenin aksiyon ve reaksiyonları olarak bakmaktadır, herşey gerçekleşebilir ve olanlar kimsenin umrunda değildir. En sonunda arkaya yaslanıp şunu kabul etmek gerekecektir vakalar hiç birşey yapmadan olur bu da sadece biraz biraz kısmen kısmen ve bu budur şeklinde izah edilir. Satanistler dua etmenin aslında pek iyi olmadığını düşünür çünkü konular başarı ile beklenilen şeklinde değişebilir ve dua etmek belli bir sonuç varsa bunu etken şekilde sonuca bağlar.
Satanistlerde umut veya duacı terimlerinden çekinir çünkü endişe içinde debelenirler. Eğer birşeylerin olması için sadece umar ve dua edersek hiç bir şeyin gerçekleşmesi için belli bir çaba harcamayız. Satanistler herşeyi kendi başarısı olarak görür ve onların kendi eylemlerinin tanrıya dua yerini aldığına inanır. Olumlu düşünce ve olumlu bir eylem sonucunda bir sonuca varılmaktadır.
Aynı zamanda Satanistler affedilmek ve yapılan hataların affı için tanrıya dua etmezler. Diğer dinlerde ise kişi ne zaman kötü bir şey yaparsa döner tanrıya ve bağışlanması üzerine dualar eder ve günahlarının yok olmasını diler. Satanistler dua etmenin iyi birşey olmadığını bilir herhangi bir insana az ve çok birşey yaptığında bu metodu tercih etmezler.
Satanist kötü birşey yaptığında hatanın doğal bir olay olduğunu düşünür ve eğer tamamen yaptığından pişman ise bir daha aynı şeyi yapmamaya çalışır. Eğer onurlu şekilde üzgünse bunu daimi işi haline dönüştürmez ve bağışlanmasını kabahati yaptığı kişisinden diler. İnsanlar kendi hatalarını ve günahlarını temizleyebilir ve tekrar günah işleme hususunda özgürdür.
Tanrı hakkında pek cok farklı yaklaşım vardır genel olarak dünyanın duyusu olduğu düşünülür. Evrensel kozmik akıl olarak tanrı imajı vijut bulur. Her yaklaşıma göre tanrı kesinlikle farklı olarak tariflenir. Tüm verilen dinleri kıyaslama durumuna düşüldüğü taktirde bazı dinlerin kendilerine göre özgü ve tekil bilinmez doktrinlerine ve etkileşimlerine göre tanrısallık yaklaşık olarak birbirine benzer. Örneğin katoliklerde ve protestanlarda çok derin çekilde cehennem teması birbirine benzemektedir çünkü protestan inanç katolik inançtan türetilmiştir. Aynı şekilde pek çok küçük hristiyan grup için örneğin evangelistler ve revivangelistler için verilen tüm imajlar da birbirinin tekrarı niteliğindedir. (İsa çok psikolojik bir simge olarka vardır ve onun ile ilgilenmek hristiyanlara özel bir anlam taşır.) ve Yahudiler her daim kötülükle anılır.
Tüm bu dinlerin tanrı fikirlerinin benzerliklerine rağmen her birinde olan dua aktivitesi kesin kurallar ile birbirinden farklılık azleder. Çünkü sağ kol dinler olarak bunlar farklı isimlerle etiketlenmiştir ve bu yüzden beklenir şekilde farklı olacak şekilde anılırlar. Peki kul için söz edilen "yaptıklarından nefret ediyorum" şeklindeki sözlerle onları nasil da düşman etmektedir!
Eğer yer yüzünde bu denli çok peygamber tarafından oluşturulmuş Tanrı tapıcılığı mevcutken tüm bu metotlardan hangisi doğrudur? Hepsi tek tek kendi beyaz yollarının perili kapıyı öldükten sonra açtığını söylemektedir. Her ne kadar insanlar son sözlerinde dileyerek bu tüm hatalardan arınarak ulaşırlar. Peygamber ve efendiler herşeyi doru yapan tanrıya cennete özgü bir yol açarlar (Yezidiler bir tür kötülük çalışanlarıdır ve onlar değişik bir görüşe sahiptirler. Onlar tanrının onların tüm günahlarını bir seferde af ettiklerine inanır bu nedenle onlar yaşamlarında tanrı ile ilgilenmezler). Hristiyanlığın bu parlak anlarına rağmen pek çok insan başlangıçta büyük bir yol bulamadı. Pek çok insan tanrının varlığına inanırken bunu hristiyan görüş ile yapmamaktadır. Bunlardan bazıları kendilerini Hristiyan Ateistler olarak anarlar ve hristiyan inciline göre hareket edip kendilerini hristiyan ateistler olarak anarlar. Eğer hristiyan camiyayı yönlendiren bu tüm eğlemler sadece bir geleneğin sonucuysa? Tanrı o halde ölü veya diri olarak varlığını sürdürmektedir ve tibbi yardıma ihtiyacı vardır.
12/05/2007
11/16/2007
Metropolis
metropolis..
kısa promosyonu için : Buraya Tıklayın..
Metropolis filmi, Fritz Lang tarafından 1927’de çekilmiş. Sessiz film... Senaryosu, Thea Von Harbou’ya ait. Alman Dışavurumculuk Hareketi’nin klasiklerinden. %70 kadar kaydı kayıptır.. Yerin altında çok kötü koşullarda işçiler çalışmaktadır, yerin üstünde ise kentin egemeni. Kentin enzengininin oğlu Freder, bir gün kazayla makine odasına iner. İşçilerin çalışma zorluklarını görür. Durumu babasına söyler babası umursamaz Üstelik, bir müdürü de azarlar babasıNeden senden değil de oğlumdan makinenin arızalandığını öğrendim, Kovuldun. İşçilerin üzerinde birtakım tasarılar ele geçirilir. Bu tasarıları anlamayan zengin adam, mucid Rotwang’a götürür. Rotwang, zengin adamın eski karısı HEL'e aşıktır ve ona benzer bir robot yapmak ister. Robot bir tahtta oturmaktadır ve arkasında kocaman bir ters pentagram vardır. Zengin adam gelir, tasarıların anlamını sorar. Rotwang bir süre baktıktan sonra, haritayı çözer. Birlikte oraya giderler.
Görürler ki işçiler bir yerde toplanmış, Maria’yı (‘Meryem Ana’ da diyebiliriz; çünkü ‘Meryem’, Maria’nın karşılığı). Maria, barışçıl söylevler vermekte; sevgiden, kardeşlikten sözetmektedir film nedense mariayı övmektedir oysa maria işciler için klasik bir uyku ilacıdır.. Zengin adam yapay kadının maria gibi gözükmesini ister işçileri denetlemek daha kolay olacaktır. Maria’yı kaçırırlar. Sahte maria yer üstündeki insanları kötü yola sevkeder yer altındakilere ise makineleri kırmalarını öğütler. Makineler daha fazla kırılırsa, işçi evleri –işçilerin aileleriyle birlikte- sular altında kalacaktır. Kadın işçiler, çocuklarının akıbetinden kaygı duyarlar. Bu arada, insan Maria, Rotwang’ın elinden kaçmıştır. Freder’le karşılaşırlar ve çocukları güvenli bir yere götürürler. işçiler çocukları için mariayı suçlar ve onu ateşe atarlar.. Yanarken, gerçek teni görülür: Bir makinedir. O sırada insan Maria gelir. Freder sonunda görünür, Maria’yı Rotwang’ın elinden kurtarır. İşçileri babasıyla barıştırır, Maria’yı öper ve film burada son bulur.
Filmde bence en önemli sahneler şunlar.. Hel'e verilen ağıt, Robotun insana dönmesi ve oradaki tüm kapıların pentagramla bezeli olması aslında kötü gibi gözüken robot olmasa asla isyan hereketinin gerçekleşmeyecek olması ölüm ve diğer pagan tanrılarla Freder'in tapınakta karşılaşması.. Filmde nedense halkı kabullenme yoluna iden Maria daha sevimli gösterilmeye çalışılsa da bunu film bittiğinde alttaki mesaj olarak çözmek zor değildir. Filmin sonunda Frederişciler ile babasını barıştırıyor ki bunu insan maria sağlıyor peki işçilerin koşulları ileşiyor mu? yoksa düzeni ele mi alıyorlar bunu bilemiyoruz ama görüünen işçilerin çocuklarının yaşıyor olduğunu farkettikten sonra köle gibi çalışmayı kafalarına takmaması ki bu da enteresan.
Bence yapılmış en iyi eski filmlerden ayrıca film church of satan tarafından da izlenmeli diye tavsiye ediliyor.. Fİlmi bu gözle izlemenize gerek yok tabi ama filmi izlerken bunun 1927 yılında 2nci dünya savaşı ve pek çok modern akımdan önce çekildiğini unutmayın..
kısa promosyonu için : Buraya Tıklayın..
Metropolis filmi, Fritz Lang tarafından 1927’de çekilmiş. Sessiz film... Senaryosu, Thea Von Harbou’ya ait. Alman Dışavurumculuk Hareketi’nin klasiklerinden. %70 kadar kaydı kayıptır.. Yerin altında çok kötü koşullarda işçiler çalışmaktadır, yerin üstünde ise kentin egemeni. Kentin enzengininin oğlu Freder, bir gün kazayla makine odasına iner. İşçilerin çalışma zorluklarını görür. Durumu babasına söyler babası umursamaz Üstelik, bir müdürü de azarlar babasıNeden senden değil de oğlumdan makinenin arızalandığını öğrendim, Kovuldun. İşçilerin üzerinde birtakım tasarılar ele geçirilir. Bu tasarıları anlamayan zengin adam, mucid Rotwang’a götürür. Rotwang, zengin adamın eski karısı HEL'e aşıktır ve ona benzer bir robot yapmak ister. Robot bir tahtta oturmaktadır ve arkasında kocaman bir ters pentagram vardır. Zengin adam gelir, tasarıların anlamını sorar. Rotwang bir süre baktıktan sonra, haritayı çözer. Birlikte oraya giderler.
Görürler ki işçiler bir yerde toplanmış, Maria’yı (‘Meryem Ana’ da diyebiliriz; çünkü ‘Meryem’, Maria’nın karşılığı). Maria, barışçıl söylevler vermekte; sevgiden, kardeşlikten sözetmektedir film nedense mariayı övmektedir oysa maria işciler için klasik bir uyku ilacıdır.. Zengin adam yapay kadının maria gibi gözükmesini ister işçileri denetlemek daha kolay olacaktır. Maria’yı kaçırırlar. Sahte maria yer üstündeki insanları kötü yola sevkeder yer altındakilere ise makineleri kırmalarını öğütler. Makineler daha fazla kırılırsa, işçi evleri –işçilerin aileleriyle birlikte- sular altında kalacaktır. Kadın işçiler, çocuklarının akıbetinden kaygı duyarlar. Bu arada, insan Maria, Rotwang’ın elinden kaçmıştır. Freder’le karşılaşırlar ve çocukları güvenli bir yere götürürler. işçiler çocukları için mariayı suçlar ve onu ateşe atarlar.. Yanarken, gerçek teni görülür: Bir makinedir. O sırada insan Maria gelir. Freder sonunda görünür, Maria’yı Rotwang’ın elinden kurtarır. İşçileri babasıyla barıştırır, Maria’yı öper ve film burada son bulur.
Filmde bence en önemli sahneler şunlar.. Hel'e verilen ağıt, Robotun insana dönmesi ve oradaki tüm kapıların pentagramla bezeli olması aslında kötü gibi gözüken robot olmasa asla isyan hereketinin gerçekleşmeyecek olması ölüm ve diğer pagan tanrılarla Freder'in tapınakta karşılaşması.. Filmde nedense halkı kabullenme yoluna iden Maria daha sevimli gösterilmeye çalışılsa da bunu film bittiğinde alttaki mesaj olarak çözmek zor değildir. Filmin sonunda Frederişciler ile babasını barıştırıyor ki bunu insan maria sağlıyor peki işçilerin koşulları ileşiyor mu? yoksa düzeni ele mi alıyorlar bunu bilemiyoruz ama görüünen işçilerin çocuklarının yaşıyor olduğunu farkettikten sonra köle gibi çalışmayı kafalarına takmaması ki bu da enteresan.
Bence yapılmış en iyi eski filmlerden ayrıca film church of satan tarafından da izlenmeli diye tavsiye ediliyor.. Fİlmi bu gözle izlemenize gerek yok tabi ama filmi izlerken bunun 1927 yılında 2nci dünya savaşı ve pek çok modern akımdan önce çekildiğini unutmayın..
11/12/2007
Ne tür satanistsiniz Testi..
Ne tür satanistsiniz Testi..
Bu testi ben hazırladım. Biraz vaktimi de almadı değil.. Aşağıda size 10 soru soruyorum bu sorularla satanizme bakış açınızı ortaya çıkaracağım. En alt kısımda ise nasıl yorumlayacağınızı anlatacağım.
Soru 1: Satan sizce nedir?
a. Tanrıya alternatif başka bir tanrı.
b. Var olan tanrılardan biri ve en önemlisidir.
c. Özel bir ruhtur.
d. Ruhani bir seviyedir.
e. isyanın simgesidir.
Soru 2: Satan nasıl görünmektedir?
a. İnsan suluetinde
b. Boynuzları olan güçlü bir yaratık
c. insan suluetindedir ve kanatları vardır.
d. Masmavi bir boşlukta kızıl bir renk gibidir.
e. Nasıl göründüğü değil ne olduğu önemlidir.
Soru 3: Satanizmin kaynağı nedir?
a. Satanın kendisi
b. Doğadaki olayları anlayan insanlık
c. Kendini adayanların satan'ı farketmesi
d. İnsan ve bireyler.
e. Hristiyanlık gibi dinlerin varolmasına isyan eden insan.
Soru 4: Cinsiyetçiliğe bakışınız nedir?
a. Eşcinsellerden nefret ediyorum.
b. Aseksüeller de nefret ediyorum ama cinselliğin konuşulmasından da nefret ediyorum.
c. Eşcinsel hetoroseksüel farketmiyor. insan olmak önemli. ama cinselliği ulu orta telaffuz etmem.
d. Cinsellik ile satanizm arasında ilişki göremiyorum.
e. Tüm özgürlükler gibi cinsellik de bir özgürlüktür.
Soru 5: İnsanlara bakış açınız ne?
a. Diğer milletlerden insanlar önemli değil.
b. Basit insanları yok kabul etmek en iyisi.
c. Tüm insanlar eşittir ama bazıları yeteneklidir.
d. Tüm insanlar var oluşundan itibaret eşittir.
e. bazı insanlar kültüre yatırım yaparak üstünleşir.
Soru 6: Peki ya çağrılar nedir?
a. Büyüsel aktiviteler ibadetin kendisidir.
b. Çağrı denen şey başka ruhlar ile iletişime geçme çabasıdır.
c. Diğer ruhlar ile iletişime geçmek ve bilgi alıp vermektir.
d. Kişi kendi zihnindeki duygularını öne çıkararak yeni sonuçlar türekmektedir.
e. Her türlü ayin Psiko Dramadır bir tür tiyatrodur ve kişisel özelliklerimizi ortaya çıkarır.
Soru 7: Bu testi yapma amacınız nedir?
a. Şeytana bakış açımın sağlamlığını kendime ispatlamak.
b. Test sonucunda enteresan bir sonuca ulaşmak
c. Testin bana önerecekleri ile yeni aşılımlar türetmek
d. Testin sonunda kendime soracak sorular bulmak.
e. Sadece eğlenmek
Soru 8: Antik Sanata bakış açınız ne?
a. Antik sanat hep bizi kiliseye döndürmekte bundan rahatsızım.
b. Eski medeniyetlerin pagan inançları sanata şekil vermiştir.
c. Resim ve heykel seğirlik enstürümanlardır.
d. Sanat eserlerine bakınca duyulan hisler asıl önemlisidir.
e. Her türlü sanat herkeze zevk vermez. Kimileri ise zevk alır.
Soru 9: Kendinizi nasıl görüyorsunuz?
a. Dünyaya bana verilen özel bir rolün parçası olarak geldim.
b. Burdayım çünkü sonuçlar beni buraya getirdi.
c. Herhangibir varlık sebebim yok, kendimi geliştirirsem belki bir sebep bulurum.
d. Kendim olmak için varım.
e. Varolmam ve yok olmam arasında sebep sonuç ilişkisi kurmak yersiz.
Soru 10: Peki ya ölümden sonra.
a. Bazı seçkinler sonsuza kadar ötealemde yaşar.
b. Kimileri Vahalla kimileri aevon diyor hatta adı cehennem orada var olacağım. Cennet yok tek bir ötealem var.
c. Ölünce başka bir bedende hayat bulabilirim veya spatyum'a geçeceğim.
d. Ölünce toprak olup gideceğim. Herhangibir öte alem yok.
e. Ölünce neolacağım ile ilgilenmiyorum. Muhtemelen hiç birşey olmayacak.
Yukarıdaki 10 soruyu yanıtladınız madem şimdi de ne tür bir satanist olduğunuzu size hesaplayalım. harflerden birinin 7 taneden fazla çıkması durumunda testin başarılı sonuç döndürdüğünü düşünüyorum. diğer durumda da en cok tekrarlanan iki harfin yönelttiği yorumları okursanız ortalama kendinizi bulabilirsiniz. Şayet a harfi çok sık tekrarlanıyor ise siz bir luciferian'sınız. b harfinin çok sık tekrarı sizi Politeistik Satanist şeklinde yorumlayabileceğimizi gösterir. c harfinin çok sık tekrar etmesi sizin bir demonolatrik olduğunuzu gösterir. d harfi ise existentiel satanizim karşılıyor ve e harfi ise modern satanizmi bize veren sonuç. Şimdi rasgele değerlendirelim.
Demonolatry: Demonlarla kurulmuş bir panteonu içerir politeistik satanizmden en büyük farkı demonlar için mevcut eski pagan dinlerden referanslar bulunmaya çalışılmaz. Özel majikal doktrinlerin kökeninin yahudi kabalacılığı olmasına umursanılmaz.
http://en.wikipedia.org/wiki/Demonology
http://www.ofs-demonolatry.org/
http://adoptademon.50webs.com/
http://www.sacred-magick.com/
Politeistik satanizm: Pek çok tanrının da içerisinde bulunduğu bir satanizm yaklaşımıdır. Şeytan her yaklaşımda özel isimler anır örneği set, loki, enki veya odin. Satan için figür seçilmiş tanrı isminin içinde bulunduğu pagan din ise ilgili satanizm freksiyonun panteonunu oluşturur.
http://www.xeper.org
http://www.templeofsatan.com/
http://www.vampiretemple.com/
http://www.churchofsatan.org/
http://www.joyofsatan.com/
luciferian: Düalist bir görüş tanrı ve alternatif tanrı fikri baskın alternatif tanrının adı Satan ve Lucifer ile satan aynı şeyi temsil ediyor. Hristiyan ve İslami değerleri sevmiyorsunuz ama onun türettiği kozmoloji ile dünyayı algılıyorsunuz. Size göre YHVH yani yahova bizzat var.
Luciferian olarak yönelmeniz gereken kaynaklar gnostik luciferianizm ve luciferianizm kaynakları.
http://www.luciferianliberationfront.org/
http://www.chaostatic.com/paradigm/writings/luciferian-craft.php
http://www.neoluciferianchurch.org/
http://www.ordo-luciferi.org/
http://www.luciferianwitchcraft.com/main.htm
http://www.luciferian.org/
Modern Satanizm: Şeytanı figüretif anlamları ile savunan görüştür. Dini isyan olarak şeytan figürü varlığını korur.
http://www.churchofsatan.com/
http://www.leagueofsatanists.com/
http://www.modernsatanism.com/
http://www.modernchurchofsatan.com/
Existentiel Satanism: Tanrılardan çok insanın yeteneklerinin öne çıkmasına ilişkin yaklaşımdır. Demonlar yokdur şeytanlar yoktur bu kavramların hepsi insanın doğayı algılayışına ilişkin teorilerdir. Pek çok yaklaşım altında incelenebilir.
http://www.dragonrouge.net/
http://www.spiritualsatanist.com/
http://www.theisticsatanism.com/
http://www.sosatan.org/
Bu testi ben hazırladım. Biraz vaktimi de almadı değil.. Aşağıda size 10 soru soruyorum bu sorularla satanizme bakış açınızı ortaya çıkaracağım. En alt kısımda ise nasıl yorumlayacağınızı anlatacağım.
Soru 1: Satan sizce nedir?
a. Tanrıya alternatif başka bir tanrı.
b. Var olan tanrılardan biri ve en önemlisidir.
c. Özel bir ruhtur.
d. Ruhani bir seviyedir.
e. isyanın simgesidir.
Soru 2: Satan nasıl görünmektedir?
a. İnsan suluetinde
b. Boynuzları olan güçlü bir yaratık
c. insan suluetindedir ve kanatları vardır.
d. Masmavi bir boşlukta kızıl bir renk gibidir.
e. Nasıl göründüğü değil ne olduğu önemlidir.
Soru 3: Satanizmin kaynağı nedir?
a. Satanın kendisi
b. Doğadaki olayları anlayan insanlık
c. Kendini adayanların satan'ı farketmesi
d. İnsan ve bireyler.
e. Hristiyanlık gibi dinlerin varolmasına isyan eden insan.
Soru 4: Cinsiyetçiliğe bakışınız nedir?
a. Eşcinsellerden nefret ediyorum.
b. Aseksüeller de nefret ediyorum ama cinselliğin konuşulmasından da nefret ediyorum.
c. Eşcinsel hetoroseksüel farketmiyor. insan olmak önemli. ama cinselliği ulu orta telaffuz etmem.
d. Cinsellik ile satanizm arasında ilişki göremiyorum.
e. Tüm özgürlükler gibi cinsellik de bir özgürlüktür.
Soru 5: İnsanlara bakış açınız ne?
a. Diğer milletlerden insanlar önemli değil.
b. Basit insanları yok kabul etmek en iyisi.
c. Tüm insanlar eşittir ama bazıları yeteneklidir.
d. Tüm insanlar var oluşundan itibaret eşittir.
e. bazı insanlar kültüre yatırım yaparak üstünleşir.
Soru 6: Peki ya çağrılar nedir?
a. Büyüsel aktiviteler ibadetin kendisidir.
b. Çağrı denen şey başka ruhlar ile iletişime geçme çabasıdır.
c. Diğer ruhlar ile iletişime geçmek ve bilgi alıp vermektir.
d. Kişi kendi zihnindeki duygularını öne çıkararak yeni sonuçlar türekmektedir.
e. Her türlü ayin Psiko Dramadır bir tür tiyatrodur ve kişisel özelliklerimizi ortaya çıkarır.
Soru 7: Bu testi yapma amacınız nedir?
a. Şeytana bakış açımın sağlamlığını kendime ispatlamak.
b. Test sonucunda enteresan bir sonuca ulaşmak
c. Testin bana önerecekleri ile yeni aşılımlar türetmek
d. Testin sonunda kendime soracak sorular bulmak.
e. Sadece eğlenmek
Soru 8: Antik Sanata bakış açınız ne?
a. Antik sanat hep bizi kiliseye döndürmekte bundan rahatsızım.
b. Eski medeniyetlerin pagan inançları sanata şekil vermiştir.
c. Resim ve heykel seğirlik enstürümanlardır.
d. Sanat eserlerine bakınca duyulan hisler asıl önemlisidir.
e. Her türlü sanat herkeze zevk vermez. Kimileri ise zevk alır.
Soru 9: Kendinizi nasıl görüyorsunuz?
a. Dünyaya bana verilen özel bir rolün parçası olarak geldim.
b. Burdayım çünkü sonuçlar beni buraya getirdi.
c. Herhangibir varlık sebebim yok, kendimi geliştirirsem belki bir sebep bulurum.
d. Kendim olmak için varım.
e. Varolmam ve yok olmam arasında sebep sonuç ilişkisi kurmak yersiz.
Soru 10: Peki ya ölümden sonra.
a. Bazı seçkinler sonsuza kadar ötealemde yaşar.
b. Kimileri Vahalla kimileri aevon diyor hatta adı cehennem orada var olacağım. Cennet yok tek bir ötealem var.
c. Ölünce başka bir bedende hayat bulabilirim veya spatyum'a geçeceğim.
d. Ölünce toprak olup gideceğim. Herhangibir öte alem yok.
e. Ölünce neolacağım ile ilgilenmiyorum. Muhtemelen hiç birşey olmayacak.
Yukarıdaki 10 soruyu yanıtladınız madem şimdi de ne tür bir satanist olduğunuzu size hesaplayalım. harflerden birinin 7 taneden fazla çıkması durumunda testin başarılı sonuç döndürdüğünü düşünüyorum. diğer durumda da en cok tekrarlanan iki harfin yönelttiği yorumları okursanız ortalama kendinizi bulabilirsiniz. Şayet a harfi çok sık tekrarlanıyor ise siz bir luciferian'sınız. b harfinin çok sık tekrarı sizi Politeistik Satanist şeklinde yorumlayabileceğimizi gösterir. c harfinin çok sık tekrar etmesi sizin bir demonolatrik olduğunuzu gösterir. d harfi ise existentiel satanizim karşılıyor ve e harfi ise modern satanizmi bize veren sonuç. Şimdi rasgele değerlendirelim.
Demonolatry: Demonlarla kurulmuş bir panteonu içerir politeistik satanizmden en büyük farkı demonlar için mevcut eski pagan dinlerden referanslar bulunmaya çalışılmaz. Özel majikal doktrinlerin kökeninin yahudi kabalacılığı olmasına umursanılmaz.
http://en.wikipedia.org/wiki/Demonology
http://www.ofs-demonolatry.org/
http://adoptademon.50webs.com/
http://www.sacred-magick.com/
Politeistik satanizm: Pek çok tanrının da içerisinde bulunduğu bir satanizm yaklaşımıdır. Şeytan her yaklaşımda özel isimler anır örneği set, loki, enki veya odin. Satan için figür seçilmiş tanrı isminin içinde bulunduğu pagan din ise ilgili satanizm freksiyonun panteonunu oluşturur.
http://www.xeper.org
http://www.templeofsatan.com/
http://www.vampiretemple.com/
http://www.churchofsatan.org/
http://www.joyofsatan.com/
luciferian: Düalist bir görüş tanrı ve alternatif tanrı fikri baskın alternatif tanrının adı Satan ve Lucifer ile satan aynı şeyi temsil ediyor. Hristiyan ve İslami değerleri sevmiyorsunuz ama onun türettiği kozmoloji ile dünyayı algılıyorsunuz. Size göre YHVH yani yahova bizzat var.
Luciferian olarak yönelmeniz gereken kaynaklar gnostik luciferianizm ve luciferianizm kaynakları.
http://www.luciferianliberationfront.org/
http://www.chaostatic.com/paradigm/writings/luciferian-craft.php
http://www.neoluciferianchurch.org/
http://www.ordo-luciferi.org/
http://www.luciferianwitchcraft.com/main.htm
http://www.luciferian.org/
Modern Satanizm: Şeytanı figüretif anlamları ile savunan görüştür. Dini isyan olarak şeytan figürü varlığını korur.
http://www.churchofsatan.com/
http://www.leagueofsatanists.com/
http://www.modernsatanism.com/
http://www.modernchurchofsatan.com/
Existentiel Satanism: Tanrılardan çok insanın yeteneklerinin öne çıkmasına ilişkin yaklaşımdır. Demonlar yokdur şeytanlar yoktur bu kavramların hepsi insanın doğayı algılayışına ilişkin teorilerdir. Pek çok yaklaşım altında incelenebilir.
http://www.dragonrouge.net/
http://www.spiritualsatanist.com/
http://www.theisticsatanism.com/
http://www.sosatan.org/
9/16/2007
Oku Müslüman Kardeşim
Saat gecenin bir yarısı nedendir bilinmez hala çalışmakta olduğum bir gece. İş yerinde uyku mahmurluğu ile dolanıyrum. Ofislerden birinde bir kağıt gözüme çarpıyor ve kağıdın arkasında namazı terkedenlerin kabirde bir yilanca nasil olup da boğulacağı hakkında gravur olan bir kağıt var. Absurtluk derecesi tavan yapmış bir yazı gözlerimin önünde. Okuyorum, gülüyorum, ayipliyorum. Dayanamayıp yazıyı fotokopi makinesinde çekip cebime indiriyorum ki birileri bu yazı ile yüzyüze gelsin. Yazıyı çoğaltmamın sebebi altında büyük harflerle yazan "Allah için bunu çoğalt sen de dağıt ..!" cümlesi değil bir alay. Bu kadar da olunurmu be güzel müslüman kardeşim.
Yazıyı tekrar yaziyorum. Hiç bir değişiklik tek satırında oynama yapmayacağım, taki kendim yorumlayana kadar
---o---
"MÜSLÜMAN KARDEŞİM...
Üç beş dakikanı lütfen bana ayır. Şu satırları ALLAH (cc) rızası içib oku, insanları ALLAH (cc)'nin dininden, imanından, Muhammed (SAV)'in yolundan ayıran haneleri, cemiyetleri yıkan KUMAR hakkında biraz hasbihal edelim.
Bil ki Müslümanların en azılı düşmanı yahudilerdir. Bakınız Yahudi Yahmud isimli kutsal kitaplarında biz müslümanlar için ne diyorlar: "Nasıl insanhayvanlardan üstünse yahudiler de Müslümanlardan üstündür." Şimdi bütün kumar oyunlarını yahudilerin icat ettiğini hatırlayalım. Aceba yahudiler çeşitli kumar oyunlarını niçin icad etmiştir? Hiç düşündünüz mü? Tüm kumar oyunlarındaki sayılar İslamın mukaddes sayılarına karşı hazırlanmıstır.
Tavla oyununu ele alalım 15 PUL bir tarafta 15 POUL diğer tarafta olmak üzere 30, iki de zar eder 32 eder. Bu islamın FARZINA karşı değil midir? Sen tavla oynarken Namazın, Abdestin, İmanın İslamın şartları ile oynadığını biliyor musun? Niçin 31 veya 35 olmamış? Bu bir tesadüf mü aceba? Şeş, düşeş ve zar oyunu iki zar ile oynanır. 6 bir tarafta 6 öbür tarafta 12 yapar. Namazın Farzlarıdır. Alçak yahudi seni Namazın Farzlarıyla Oynatıyor, hemde Namazından İmanından alıkoyuyor.
BULÜM KAĞIT Oyunu: 52 kağıtla oynanır. İki de joker etti 54, İslamda 54 Farz vardır. Evet 52 + 52 = 104 yapar. Bu sayı neye işarettir? ALLAH (c.c.)'te gönderdiğini 104 kitaba işaret değil midir? Neden 102 yada 105 olmamış? İşin içinde cok sinsi bir kurnazlık olduğu açık değilmidir?
İskambil: 28 kağıtla oynanır. Bu da KURAN'da ismi geçen Peygamberlerin sayısıdır. Sen iskambil kağıtları yerine önündeki masaya Hz. İsa'yı. Hz. Musa'yı. Hz. İbrahim'i ve en acısı KAİNATIN EFENDİSİ HAZRETİ MUHAMMED (SAV)'ı vurduğunu biliyor musun? Alçak yahudinin sana neler yaptığının farkında mısın?
TAVLA: Bundaki sayıları düşün 1 ALLAH, Dü 2 Teyemmüm Farzı Se 3 Guslün Farzı, Cehar 4 Abdestin Farzı, Penç 5 İslamın Farzı, Şeş 6 İmanın Şartları. Bunların hangisi tesadüf kardeşim, yahudilerin Müslümanları nasıl sürüklediğini, nasıl İmanından ayırıp kendine köle yaptığını? O senin saatlerce kumar masasında oturup imanından soyarken kendisi milyarlık tesislerdesilah ve cephane fabrikaları kurarak dünyadaki Müşlümanlara kan kusturuyor. Tövbe et canım kardeşim, ALLAH (c.c.)'nin rızası için uyarıyoruz. Tövbe et canım kardeşim, yahudinin oyununu boz, yeniden İslama sarıl ve hâlis müslüman ol.
ALLAH İÇİN BUNU ÇOĞALT SENDE DAĞIT ..!
Klasik Matbaa:551 42 91"
---o---
Akıcı olarak yazılmış bu sayfayi komple büyük şok ile okuduktan sonra şöyle yorumlamak gerekir. İlk satırda dilendirerek bizi bu yazıyı okumaya şevkeden arkadaş yeterince bilgisiz. Bazı kücük notlarla hemen geçiştirceğim. Yahudulerin Yalmud diye bir kitabı yok Talmut yani Tevrat diye bir kitabı var burada Müslüman cümlesi geçemez çünkü islamiyetten binlerce yil önce yazılmış bir kitap geçen cümlenin orjinal Türkçesi "İnsan nasıl hayvandan üstün yaradıldı ise rabba inanan ben-i israil de diğer insanlardan üstündür". Yahudiler hiç bir kumar ekipmanı icad etme yeteneği sergilememiştir. Bul zar sayılarını toplayarak farklı sayı kombinasyonları da elde edilebilir. Tavla Persler (İranlılar) tarafından keşvedilmiş iki oyundan biridir. Keşvedildiğinde islam diye birşey yoktur aynı zamanda islamın şartlarının sayısı İmam Hanefi zamanında oluşturulmuştur hiç bir vahi veya olayda islamın şartı şu kadardır diye geçmez. En basit zar yapma metodu küptür daha farklı geometrilerde zar yapmak zordur. Kübün altı yüzü bulunmaktadır. BULÜM dorusu Bülüm veya diğer değişle ellibir seri açan bir kağıt oyunudur. Konken tarzı olan bu oyun fransız icadıdır ve ortacağın sonuna rastlar. Kağıt destesindeki 52 sayısı yine arkana minorlerden (tarot) her dizeden birer kağıt eksilterek fransada oluşturulmuş bir kağıt sistemidir. Kuranda 104 adet kutsal kitap olduğuna dair bir ibare yoktur. 28 kağıt ile oynanan hiç bir oyun bulunmamaktadır. Astan 8e kadar olak kağıtlarla üç kişi poker oynayabilse de masa minumum dört kalem olacağında bu uygulamaya gidilmez. Kainatın efendisinin uzun süre He-Man olduğu fikrinde olduğum için bu cümle hakkında yorum yapmayacağım. Allahın 99 isminde (Esma-ül Hüsna) YEK diye bişi geçmemektedir. Tavla sayıları farsça rakkamlardır. Farz ve Şartların sayıları Muhammed yaşadığı zamandan sonra düzenlenmiştir. Aslında mezheplerin bilginleri tarafından yapılmaya calısan bir düzenlemedir bu sayilar sonra türemiştir. Yahudilerin bir kısmı doğru çok zengindir bunda bole sayılarla yalan yahudi avcığı yapan müslümanların tembelliklerinin olma olasılığı olduğu gibi adamların ticaret yeteneklerinden de kaynaklanmış olma ihtimali vardır. Matbaa şirketine birşey dememekteyim.
Neyse iyi eğlendik gene, kendinize iyi davranın.
Yazıyı tekrar yaziyorum. Hiç bir değişiklik tek satırında oynama yapmayacağım, taki kendim yorumlayana kadar
"MÜSLÜMAN KARDEŞİM...
Üç beş dakikanı lütfen bana ayır. Şu satırları ALLAH (cc) rızası içib oku, insanları ALLAH (cc)'nin dininden, imanından, Muhammed (SAV)'in yolundan ayıran haneleri, cemiyetleri yıkan KUMAR hakkında biraz hasbihal edelim.
Bil ki Müslümanların en azılı düşmanı yahudilerdir. Bakınız Yahudi Yahmud isimli kutsal kitaplarında biz müslümanlar için ne diyorlar: "Nasıl insanhayvanlardan üstünse yahudiler de Müslümanlardan üstündür." Şimdi bütün kumar oyunlarını yahudilerin icat ettiğini hatırlayalım. Aceba yahudiler çeşitli kumar oyunlarını niçin icad etmiştir? Hiç düşündünüz mü? Tüm kumar oyunlarındaki sayılar İslamın mukaddes sayılarına karşı hazırlanmıstır.
Tavla oyununu ele alalım 15 PUL bir tarafta 15 POUL diğer tarafta olmak üzere 30, iki de zar eder 32 eder. Bu islamın FARZINA karşı değil midir? Sen tavla oynarken Namazın, Abdestin, İmanın İslamın şartları ile oynadığını biliyor musun? Niçin 31 veya 35 olmamış? Bu bir tesadüf mü aceba? Şeş, düşeş ve zar oyunu iki zar ile oynanır. 6 bir tarafta 6 öbür tarafta 12 yapar. Namazın Farzlarıdır. Alçak yahudi seni Namazın Farzlarıyla Oynatıyor, hemde Namazından İmanından alıkoyuyor.
BULÜM KAĞIT Oyunu: 52 kağıtla oynanır. İki de joker etti 54, İslamda 54 Farz vardır. Evet 52 + 52 = 104 yapar. Bu sayı neye işarettir? ALLAH (c.c.)'te gönderdiğini 104 kitaba işaret değil midir? Neden 102 yada 105 olmamış? İşin içinde cok sinsi bir kurnazlık olduğu açık değilmidir?
İskambil: 28 kağıtla oynanır. Bu da KURAN'da ismi geçen Peygamberlerin sayısıdır. Sen iskambil kağıtları yerine önündeki masaya Hz. İsa'yı. Hz. Musa'yı. Hz. İbrahim'i ve en acısı KAİNATIN EFENDİSİ HAZRETİ MUHAMMED (SAV)'ı vurduğunu biliyor musun? Alçak yahudinin sana neler yaptığının farkında mısın?
TAVLA: Bundaki sayıları düşün 1 ALLAH, Dü 2 Teyemmüm Farzı Se 3 Guslün Farzı, Cehar 4 Abdestin Farzı, Penç 5 İslamın Farzı, Şeş 6 İmanın Şartları. Bunların hangisi tesadüf kardeşim, yahudilerin Müslümanları nasıl sürüklediğini, nasıl İmanından ayırıp kendine köle yaptığını? O senin saatlerce kumar masasında oturup imanından soyarken kendisi milyarlık tesislerdesilah ve cephane fabrikaları kurarak dünyadaki Müşlümanlara kan kusturuyor. Tövbe et canım kardeşim, ALLAH (c.c.)'nin rızası için uyarıyoruz. Tövbe et canım kardeşim, yahudinin oyununu boz, yeniden İslama sarıl ve hâlis müslüman ol.
ALLAH İÇİN BUNU ÇOĞALT SENDE DAĞIT ..!
Klasik Matbaa:551 42 91"
Akıcı olarak yazılmış bu sayfayi komple büyük şok ile okuduktan sonra şöyle yorumlamak gerekir. İlk satırda dilendirerek bizi bu yazıyı okumaya şevkeden arkadaş yeterince bilgisiz. Bazı kücük notlarla hemen geçiştirceğim. Yahudulerin Yalmud diye bir kitabı yok Talmut yani Tevrat diye bir kitabı var burada Müslüman cümlesi geçemez çünkü islamiyetten binlerce yil önce yazılmış bir kitap geçen cümlenin orjinal Türkçesi "İnsan nasıl hayvandan üstün yaradıldı ise rabba inanan ben-i israil de diğer insanlardan üstündür". Yahudiler hiç bir kumar ekipmanı icad etme yeteneği sergilememiştir. Bul zar sayılarını toplayarak farklı sayı kombinasyonları da elde edilebilir. Tavla Persler (İranlılar) tarafından keşvedilmiş iki oyundan biridir. Keşvedildiğinde islam diye birşey yoktur aynı zamanda islamın şartlarının sayısı İmam Hanefi zamanında oluşturulmuştur hiç bir vahi veya olayda islamın şartı şu kadardır diye geçmez. En basit zar yapma metodu küptür daha farklı geometrilerde zar yapmak zordur. Kübün altı yüzü bulunmaktadır. BULÜM dorusu Bülüm veya diğer değişle ellibir seri açan bir kağıt oyunudur. Konken tarzı olan bu oyun fransız icadıdır ve ortacağın sonuna rastlar. Kağıt destesindeki 52 sayısı yine arkana minorlerden (tarot) her dizeden birer kağıt eksilterek fransada oluşturulmuş bir kağıt sistemidir. Kuranda 104 adet kutsal kitap olduğuna dair bir ibare yoktur. 28 kağıt ile oynanan hiç bir oyun bulunmamaktadır. Astan 8e kadar olak kağıtlarla üç kişi poker oynayabilse de masa minumum dört kalem olacağında bu uygulamaya gidilmez. Kainatın efendisinin uzun süre He-Man olduğu fikrinde olduğum için bu cümle hakkında yorum yapmayacağım. Allahın 99 isminde (Esma-ül Hüsna) YEK diye bişi geçmemektedir. Tavla sayıları farsça rakkamlardır. Farz ve Şartların sayıları Muhammed yaşadığı zamandan sonra düzenlenmiştir. Aslında mezheplerin bilginleri tarafından yapılmaya calısan bir düzenlemedir bu sayilar sonra türemiştir. Yahudilerin bir kısmı doğru çok zengindir bunda bole sayılarla yalan yahudi avcığı yapan müslümanların tembelliklerinin olma olasılığı olduğu gibi adamların ticaret yeteneklerinden de kaynaklanmış olma ihtimali vardır. Matbaa şirketine birşey dememekteyim.
Neyse iyi eğlendik gene, kendinize iyi davranın.
8/29/2007
Paflikyanlar
Ermenistan'da Hıristiyan inancı, II. ve III. yüz yıllarda hızla ilerlemiş ve III. yüz yılın sonlarında (287 yılında) ya da IV. yüz yılın basında (301 yılında), Hıristiyanlık resmi din olarak Ermeni ulusunca kabul edilmişti. Hıristiyan inancına bağlı akımlar, Kuzey-Bati yönünden "Helen Tipi" ve Güney-Bati yönünden "Suriye Tipi" biçimlerinde Ermenistan 'a girip tüm IV. yüz yıl süresince yan yana var olmuşlardı. Ayrıca pagan inançlar da Hıristiyanlığın kabul edilmesinden çok sonralarına kadar etkisini sürdürmeyi başarmıştı. Öteden beri süregelen Zerdüştçü ve Mazdeist kurum ve gelenekler de bir anda sökülüp atılamamıştı. Hıristiyanlığın tüm kültürel, sosyal ve politik gerekleriyle birden kabul edilmesinden sonra, Ermenilerin Bati'ya yönelmeleri kaçınılmaz olmuştu. Hıristiyan inancının korunması için eski inançlar zamanla Batili bir yaklaşıma dönüştürülmüştü. Bu düzeni sürdürmek için Ermenistan 'ın güçlü Hıristiyan komşuları sık sık Ermeni Kilisesinin yasam alanına müdahale etmişler, dogmatik çekişmelerde çeşitli gerekçelerle kendileri için elverişli olan çözümleri sağlamak için baskı uygulamışlardı. Bu gelişmelere rağmen, Ermeniler arasında artan Hıristiyan etki dalgasını dengelemek üzere politik ve dinsel akımlar ortaya çıkmıştı. Bir akım, pagan inançlarının yeniden canlanması için harekete geçerken, bir diğeri, Hıristiyanlığı denetimi altına almak isteyerek, Hıristiyan inançlarının en koyu bir biçimde savunmasını yüklenmişti. Ermeni Kilisesinin başlangıç tarihi, çok sayıda dinsel akımla birlikte, ruhban sınıfı karşıtı çekişmeler ve aralarındaki ilişkilerin belirlenmesi çok zor olan tarikatlar karmaşasını içerir. Bu tarikatların eğilimleri ya Hıristiyanlığın ahlak öğretisini asan, çarpıtan ve bu öğretiye karşı duran, ya da kilise uygulamalarından daha fazla bir tutuculuğu içeren aşırılıklara yönelmekteydi. Maniciler, Messalianlar, Montanistler, Tondraklar, Borboritler ve Paflikyanlar gibi çeşitli tarikatlar Ermenistan 'da verimli bir ortam bulmuşlardı.
Helenizm ve Gnosis
Hıristiyanlık, Kudüs 'ün I.S. 70 yılında yıkılmasından sonra kendini Yahudi etki alanından kurtarmış olarak, ancak çevresindeki Helenizm'in inanç ve düşünceleriyle ilişki içinde bulmuştu. Bu yeni olgu, Hıristiyan inancını bozabilecek tehditler içeriyordu. İlk yılların Hıristiyan Kilisesinin ilk girişimi, kendini Helenizm ruhuna kolayca teslim etmemek için çabalamak oldu. Hıristiyanlık, Yahudi kalıbında kalsaydı yayılamayacaktı. Kolaylıkla Helen kültürünü benimsemiş olsaydı, yine günümüzdeki durumundan çok farklı bir konumda olacaktı. Gerçeklesen gelişim, erken Hıristiyan inancıyla Helenizm arasında beliren bir sentezdir. Helen dünyasında oldukça yaygın olan Gnostisizm, I.S. 80 ile 150 yılları arasında Hıristiyanlığın gizemci uygulamaları için kullanılmış bir ad olup, aslında Hıristiyan Kilisesinin en korkulacak rakibi durumundaydı. Gnostik akımınn yandaşları, Kilise'nin basit inancını hiçe sayan gizli bir bilginin (Gnosis) sahibi oldukları savıyla ortalıktaydılar. Yeni-Platonculuk 'tan, Helenleşmiş Zerdüşt inancından ve Yahudilik 'ten aktarılmış sistematik bir öğreti durumuna ulasan Gnostisizm, bir tür kozmolojik yaklaşım ortaya koymuştu. Bu yaklaşım, tinsel unsurların maddenin tutsaklığından zamanla kurtulması görüsünü içeriyordu. Bu düşünce, Basilides ve Valentinus'un kurduğu Gnostik gruplarda, İsa 'nın insan biçiminde belirmesini reddetmeye kadar vardırılmıştı. Gnostisizm, Ermeni tarikatları üzerinde de önemli bir etkiye sahip olmuştu. Örneğin Messalianlar, Gnostisizmin etkisinde kalmış bir dilenci tarikatıydı. Önerdikleri köktenci inanç biçimi, dünyadan tümüyle koparak, insanin kurtuluşu sorunun çözümleneceği yolundaydı. Messalianizm, tam anlamıyla bu dünyaya ait her türlü çalışma ve etkinlik biçimlerinin inkârına dayanan bir dinsel akımdı.
Paflikyanlar
Manicilikten türemiş düalist bir Ermeni tarikatıdır Paflikyanlar. Paflikyan (Pavlikyan, Bavlikyan) ya da "Paulician " adının kökeni karanlıktır. Gibbon, bu adın "Aziz Pavlus 'un öğrencileri " anlamına geldiğini belirtir. Paflikyanların bu havari iç in besledikleri özel ilgi ve tüm Paflikyan önderlerinin Aziz Pavlus 'un öğrencilerinden birinin adını almaları bu görüsü desteklemektedir. Ancak, Paflikyanların düşmanları tarafından kullanılan biçimi ile "Paulikianoi" adı oldukça ilginçtir ve bu terimin "Samsat 'li Pavlus 'un izleyicileri " anlamına geldiği ileri sürülmüştür. Oysa Samsat 'li Pavlus 'un öğretisi ile Paflikyanların hiçbir bağlantısı yoktur. Photius 'un aktardıklarına göre ise, Samsatlı Kallinice adli Manici bir kadın Pavlus ve Yohan adli iki oğlunu bu öğretiyi yaymak üzere Ermenistan 'a göndermiştir ve Paflikyanların adı iste bu Pavlus 'den gelmektedir. Ancak, bunun sadece bir öykü olduğu ve bu kişilerin gerçekten var olmadıkları tarihçiler tarafından ileri sürülmüştür. Konunun uzmanlarından Ter-Mkrttschian, Paulician adının Ermenice'de "küçük Pavlus'un izleyicileri" anlamına geldiğini belirtmekte, ancak bu küçük Pavlus'un kim olduğu konusuna bir açıklık getirememektedir. Paflikyan adı ilk kez, 719 yılında Ermeni Kilisesinin Duin Sinod 'unda kullanılmış ve bu Sinod'da "hiç kimse Paflikyan denilen kötü sapkınların evini ziyaret etmeyecek" biçiminde bir kural konulmuştur.
Paflikyanların Tarihi
Kendi adını Silvanus olarak değiştiren Mananali'li Constantine, Colonia yakınlarındaki Kibossa'da ilk Paflikyan topluluğunu bir araya getiren kişidir. Öğretisini yaymaya 657 yılında başlamıştır. Kendisi kitap yazmadığı gibi, tüm öğrencilerinin sadece İncil'i esas almalarını istemiştir. Constantine'den sonra Paflikyanların önderliğini Symeon-Titus üstlenmiştir. Aslında Bizans tarafından Paflikyanları yok etme görevi ile gönderilen Symeon, Constantine 'i 684 yılında öldürdükten sonra inancını değiştirmiş ve Paflikyanlara katılmıştır. Ne var ki, 690 yılında Symeon-Titus da, Bizans görevlileri tarafından öldürülmüştür. Bundan sonra ciddi bir bocalama dönemi geçiren tarikat, 715 yılında Pavlus adli bir kişinin önderliğinde Phanaroea yakanlarındaki Episparis 'te yeniden toparlanmıştır. Akımin adının bu Pavlus'tan kaynaklandığı da ileri sürülmektedir. Pavlus ölünce iki oğlu, Gegnesius-Timothy ile Theodore, önderlik için kavgaya tutulmuşlar ve Gegnesius, 717 yılında İstanbul 'a giderek imparator III. Leo ve patrik I.Germanius'u kendisinin bir Ortodoks olduğuna inandırmış, bir imparatorluk birliği ile Mananali'ye geri dönerek Theodore 'u yenilgiye uğratmıştır. Paflikyanların başına geçen Gegnesius bir süre sonra ölmüş, bu kez de onun iki oğlu, Zachary ve Joseph-Epaphroditius arasında kavga çıkmıştır. Kısa zaman sonra Zachary ve izleyenleri Müslüman orduları tarafından yok edilince, tüm Paflikyanlar yine Joseph'in önderliğinde birlenmişlerdir. Joseph, tüm Anadolu'da Paflikyan toplulukları oluşturmayı başarmıştır. Ne var ki, Joseph'ten sonra basa geçen Vahan zamanında tarikat hem sayıca ve hem de etki olarak gerilemistir. Bu dönemde ortaya çıkan Sergius-Tychius adli bir kişi, Vahan'dan ayrılarak, Paflikyan tarikatını güçlendirmek ve reforme etmek için harekete geçmiştir. Paflikyanlar, "Vahanitler " ve "Sergitler" olmak üzere ikiye bölünmüştür. Sergitler, kısa süre içinde başarılı olmuşlar ve rakiplerini neredeyse tümüyle ortadan kaldırmışlardır. Bu dönemde Paflikyanlar, Bizans İmparatorlugu'nun bazen baskısı, bazen de koruması altında kalmaktaydılar. IV. Constantine ve II. Justinian, Paflikyanlara şiddetli bir baskı uygulamıştı. III. Leo ve onu izleyen "Ikona Kirici " (Iconoclast) imparatorlar ise, genellikle Paflikyanlara sempati beslemişlerdir. I. Nicephorus, Paflikyanları Phrygia ve Lycaonia yörelerinde asker olarak kullanmak istemiştir. I. Michael, yeniden Paflikyanlara karşı şiddet uygulamasına başlamış, özellikle V. Leo, kendisinin de bir Paflikyan olduğu iddialarını yalanlamak amacıyla, müthiş bir Paflikyan avına çıkmıştır. Bu dönemde bir çok Paflikyan, Bizans'tan kaçarak Müslümanlara sığınmıştır. Sergius 835 yılında öldürülmüştür. İmparatoriçe Theodora zamanında da baskı sürmüş, Karbeas yönetiminde isyan eden Paflikyanlar kitle halinde Müslüman topraklarına göç etmişlerdir. Artık Bizans'ın kanlı düşmanı durumuna gelen Paflikyanlar, Müslümanlar tarafından desteklenmişlerdir. Tephrike'de (Divrigi) bir kale kuran Paflikyanlar, sürekli olarak Bizans topraklarını yağmalamışlar, giderek etkilerini arttırarak politik bir güç durumuna yükselmişlerdir. İmparator I. Basil zamanında, Paflikyan ordusu Anadolu'yu boydan boya geçerek Efes 'e kadar gelmiş, İzmit'i işgal ederek neredeyse İstanbul'un karşı kıyılarına kadar ulaşmıştır. Ancak sonunda yenilgiden kurtulamamışlar ve 871 yılında Tephrike kalesi yerle bir edilmiştir. Bu durum tarikatın askeri gücünü yok etmiştir. Paflikyanlar Anadolu'nun çeşitli yörelerine dağılmışlardır. V. Constantine ve I. Johannes, Paflikyanları kitleler halinde Trakya 'ya, özellikle Filibe kenti ve çevresine göçe zorlamışlar ve Slavlara karşı askeri güç olarak kullanmışlardır. Dokuzuncu ve Onuncu yüz yıllar süresince Bizans yönetimi ve Kilisesi, Anadolu ve Trakya 'daki Paflikyanlar ile uğraşmış, onları Ortodoks inancına çekebilmek için sürekli çaba harcanmıştır. Ermenistan 'da Paflikyan hareketi, dokuzuncu yüz yılda Smbat adli bir kişinin kurduğu "Tondrak " tarikatı biçiminde varlığını sürdürmüştür. Trakya 'da ise zamanla yok olmuşlardır. Alexius Comnenus tarafından 1081 yılında Ortodoksluğa dönmeye ikna edildikleri ileri sürülmüştür. Onuncu yüz yıldan sonra, tarih sahnesinden çekilmişlerdir. Ancak, öğretilerinin izleri bir çok yerde görülmüştür. Bulgaristan 'daki Bogomil tarikata Paflikyanların devamıdır. Bogomiller, Ortaçağ boyunca Batıya doğru öğretilerini yaymışlar, Katharlar (Albililer) ve diğer Manici akımları etkilemişlerdir. Ermenistan 'da da Paflikyanlardan türeyen benzer tarikatların günümüze kadar varlıklarını sürdürdükleri kabul edilmektedir. Yüz yıllar sonra, 1717 yılında Lady Mary Wortley Montagu, İstanbul'a gelirken Filibe'de durakladığında, aynen şunları yazıyor: "Filibe'de kendilerine Paulin adını veren bir tarikat buldum. Bunlar eski bir kiliseyi göstererek Aziz Pavlus'un burada vaaz verdiğini söylüyorlar. Pavlus, bunların en makbul azizleridir..."
Paflikyanların Öğretisi
Paflikyan öğretisinin temel görüsü, maddi dünyayı yaratan ve yöneten Tanrı ile tapılması gereken, ruhları yaratan göklerin Tanrısı arasındaki ayrımdır. Paflikyanlara göre tüm maddi varlıklar kötüdür. Bu yaklaşım Paflikyanların, Manicilikten etkilenen akımlardan biri olarak kabul edilmeleri gerektiğini ortaya koyar. Ancak, Paflikyan öğretisinde güçlü bir "Marcionist " etki de vardır. Eski Ahit 'i kabul etmezler, İsa 'nın yeniden doğacağına inanmazlar; Paflikyanlara göre İsa Tanrı 'nın dünyaya gönderdiği bir melektir ve gerçek annesi göklerdeki Kudüs 'tür; İsa 'nın tüm eseri yaydığı öğretisidir; İsa 'ya inanmak insani son yargıdan kurtarır; gerçek vaftiz İsa 'nın sözlerini duymakla olur. Paflikyanlar haça değer vermezler, yalnızca İncil 'in bir kısmına inanırlar; İsa 'yı reddettiği için Aziz Petrus 'un mektuplarını dikkate almazlar; yalnızca Luka İncili ve Pavlus 'un mektuplarına değer verirler. Tüm resim ve heykellere karşıdırlar. Maddi dünyaya ait her şeyin sadece simgesel bir değeri vardır. Bu bakımdan, Paflikyanlar Kiliseyi de, Kilisenin geleneklerini, dogmalarını, kurumlarını, ruhban sınıfını da reddedişlerdi. Onlara göre, herkes kutsal metinleri okuyup yorumlama hakkına sahiptir. Paflikyanlar kendilerini kabul ettirmek için çok şiddetli bir misyoner etkinliği göstermişlerdi. Ayrıca korku duyulan savaşçılar olup, bu nitelik kuskusuz bulundukları bölgenin coğrafyasından kaynaklanıyordu. Zira Paflikyanlar, dinleri ve uygarlıkları ayıran bir sinir üzerinde yer alıyorlardı. Akımin bu militan görünümü, toplumsal alanda da radikal bir ideoloji ile kokuttu. Yeryüzünde tüm tinsel yetkeyi reddettikleri için, dünyasal iktidar ve politik hakların varlık nedenini de inkar ediyorlardı. Böylece, dinsel düzeydeki eşitlikçiliğe, toplumsal düzeyde de bir eşitlikçi anarşizm eklenmekteydi. Paflikyanlara göre, tüm Kilise hiyerarşisi kötüdür, ayni biçimde tüm ayinler ve kutsal eşyalar da reddedilmelidir. Örgütlenmelerinde en önde gelen kişiler, tarikatın farklı yörelerdeki kurucularıdır. Bu kurucu azizler, genellikle adlarını Aziz Pavlus 'un görencilerinden alırlar ve onların yeniden dünyaya gelmiş ruhlarını taşıdıklarını ileri sürerler. Azizlerden sonra, bir konsil oluşturan "synechdemoi " (yoldaşlar) ile toplantılarda düzeni sağlayan "notarioi " gelir. Toplantılarını kiliselerde değil, "proseuchai "nde (dua evleri) yaparlar. Baskı altındayken inançlarını saklamanın ve hatta reddetmenin doğru olduğuna inanırlar. Bu nedenle, dışardan Kiliseye bağlı bir görünüm sunarken, gizlice Paflikyan inançlarını sürdürebilmişlerdir. Ülküleri, tüm irk ayrımlarını giderecek olan inananların tinsel birliğine ulaşmaktır. Düşmanları Paflikyanları sürekli ahlaksızlıkla suçlamışlardır. Hatta dua evlerinde bile ahlâksız davranışlarda bulundukları ileri sürülmüştür. Kendilerinin "Hıristiyan " adından başka bir adla çağırılmalarından hiç hoşlanmazlar. Harnack 'a göre Paflikyanlar, "Katolik ve Ortodoks Hıristiyanlığı reddeden, hiyerarşi karşıtı düalist Puritanlardır ". Gibbon 'dan beri Paflikyanlar, ilk ve saf Hıristiyanlığı sürdürmeye çalışan, düşmanları tarafından baskı ve ıstırap altında yasamak zorunda bıraktırılmış, İncil 'e bağlı iyi insanlar olarak kabul edilmektedirler. Conybeare, Paflikyanları Adopsiyonistler 'in devamı olarak nitelendirir. Adeney ise Paflikyanları "Protestanliktan önceki Protestanlar " olarak değerlendirir.
Helenizm ve Gnosis
Hıristiyanlık, Kudüs 'ün I.S. 70 yılında yıkılmasından sonra kendini Yahudi etki alanından kurtarmış olarak, ancak çevresindeki Helenizm'in inanç ve düşünceleriyle ilişki içinde bulmuştu. Bu yeni olgu, Hıristiyan inancını bozabilecek tehditler içeriyordu. İlk yılların Hıristiyan Kilisesinin ilk girişimi, kendini Helenizm ruhuna kolayca teslim etmemek için çabalamak oldu. Hıristiyanlık, Yahudi kalıbında kalsaydı yayılamayacaktı. Kolaylıkla Helen kültürünü benimsemiş olsaydı, yine günümüzdeki durumundan çok farklı bir konumda olacaktı. Gerçeklesen gelişim, erken Hıristiyan inancıyla Helenizm arasında beliren bir sentezdir. Helen dünyasında oldukça yaygın olan Gnostisizm, I.S. 80 ile 150 yılları arasında Hıristiyanlığın gizemci uygulamaları için kullanılmış bir ad olup, aslında Hıristiyan Kilisesinin en korkulacak rakibi durumundaydı. Gnostik akımınn yandaşları, Kilise'nin basit inancını hiçe sayan gizli bir bilginin (Gnosis) sahibi oldukları savıyla ortalıktaydılar. Yeni-Platonculuk 'tan, Helenleşmiş Zerdüşt inancından ve Yahudilik 'ten aktarılmış sistematik bir öğreti durumuna ulasan Gnostisizm, bir tür kozmolojik yaklaşım ortaya koymuştu. Bu yaklaşım, tinsel unsurların maddenin tutsaklığından zamanla kurtulması görüsünü içeriyordu. Bu düşünce, Basilides ve Valentinus'un kurduğu Gnostik gruplarda, İsa 'nın insan biçiminde belirmesini reddetmeye kadar vardırılmıştı. Gnostisizm, Ermeni tarikatları üzerinde de önemli bir etkiye sahip olmuştu. Örneğin Messalianlar, Gnostisizmin etkisinde kalmış bir dilenci tarikatıydı. Önerdikleri köktenci inanç biçimi, dünyadan tümüyle koparak, insanin kurtuluşu sorunun çözümleneceği yolundaydı. Messalianizm, tam anlamıyla bu dünyaya ait her türlü çalışma ve etkinlik biçimlerinin inkârına dayanan bir dinsel akımdı.
Paflikyanlar
Manicilikten türemiş düalist bir Ermeni tarikatıdır Paflikyanlar. Paflikyan (Pavlikyan, Bavlikyan) ya da "Paulician " adının kökeni karanlıktır. Gibbon, bu adın "Aziz Pavlus 'un öğrencileri " anlamına geldiğini belirtir. Paflikyanların bu havari iç in besledikleri özel ilgi ve tüm Paflikyan önderlerinin Aziz Pavlus 'un öğrencilerinden birinin adını almaları bu görüsü desteklemektedir. Ancak, Paflikyanların düşmanları tarafından kullanılan biçimi ile "Paulikianoi" adı oldukça ilginçtir ve bu terimin "Samsat 'li Pavlus 'un izleyicileri " anlamına geldiği ileri sürülmüştür. Oysa Samsat 'li Pavlus 'un öğretisi ile Paflikyanların hiçbir bağlantısı yoktur. Photius 'un aktardıklarına göre ise, Samsatlı Kallinice adli Manici bir kadın Pavlus ve Yohan adli iki oğlunu bu öğretiyi yaymak üzere Ermenistan 'a göndermiştir ve Paflikyanların adı iste bu Pavlus 'den gelmektedir. Ancak, bunun sadece bir öykü olduğu ve bu kişilerin gerçekten var olmadıkları tarihçiler tarafından ileri sürülmüştür. Konunun uzmanlarından Ter-Mkrttschian, Paulician adının Ermenice'de "küçük Pavlus'un izleyicileri" anlamına geldiğini belirtmekte, ancak bu küçük Pavlus'un kim olduğu konusuna bir açıklık getirememektedir. Paflikyan adı ilk kez, 719 yılında Ermeni Kilisesinin Duin Sinod 'unda kullanılmış ve bu Sinod'da "hiç kimse Paflikyan denilen kötü sapkınların evini ziyaret etmeyecek" biçiminde bir kural konulmuştur.
Paflikyanların Tarihi
Kendi adını Silvanus olarak değiştiren Mananali'li Constantine, Colonia yakınlarındaki Kibossa'da ilk Paflikyan topluluğunu bir araya getiren kişidir. Öğretisini yaymaya 657 yılında başlamıştır. Kendisi kitap yazmadığı gibi, tüm öğrencilerinin sadece İncil'i esas almalarını istemiştir. Constantine'den sonra Paflikyanların önderliğini Symeon-Titus üstlenmiştir. Aslında Bizans tarafından Paflikyanları yok etme görevi ile gönderilen Symeon, Constantine 'i 684 yılında öldürdükten sonra inancını değiştirmiş ve Paflikyanlara katılmıştır. Ne var ki, 690 yılında Symeon-Titus da, Bizans görevlileri tarafından öldürülmüştür. Bundan sonra ciddi bir bocalama dönemi geçiren tarikat, 715 yılında Pavlus adli bir kişinin önderliğinde Phanaroea yakanlarındaki Episparis 'te yeniden toparlanmıştır. Akımin adının bu Pavlus'tan kaynaklandığı da ileri sürülmektedir. Pavlus ölünce iki oğlu, Gegnesius-Timothy ile Theodore, önderlik için kavgaya tutulmuşlar ve Gegnesius, 717 yılında İstanbul 'a giderek imparator III. Leo ve patrik I.Germanius'u kendisinin bir Ortodoks olduğuna inandırmış, bir imparatorluk birliği ile Mananali'ye geri dönerek Theodore 'u yenilgiye uğratmıştır. Paflikyanların başına geçen Gegnesius bir süre sonra ölmüş, bu kez de onun iki oğlu, Zachary ve Joseph-Epaphroditius arasında kavga çıkmıştır. Kısa zaman sonra Zachary ve izleyenleri Müslüman orduları tarafından yok edilince, tüm Paflikyanlar yine Joseph'in önderliğinde birlenmişlerdir. Joseph, tüm Anadolu'da Paflikyan toplulukları oluşturmayı başarmıştır. Ne var ki, Joseph'ten sonra basa geçen Vahan zamanında tarikat hem sayıca ve hem de etki olarak gerilemistir. Bu dönemde ortaya çıkan Sergius-Tychius adli bir kişi, Vahan'dan ayrılarak, Paflikyan tarikatını güçlendirmek ve reforme etmek için harekete geçmiştir. Paflikyanlar, "Vahanitler " ve "Sergitler" olmak üzere ikiye bölünmüştür. Sergitler, kısa süre içinde başarılı olmuşlar ve rakiplerini neredeyse tümüyle ortadan kaldırmışlardır. Bu dönemde Paflikyanlar, Bizans İmparatorlugu'nun bazen baskısı, bazen de koruması altında kalmaktaydılar. IV. Constantine ve II. Justinian, Paflikyanlara şiddetli bir baskı uygulamıştı. III. Leo ve onu izleyen "Ikona Kirici " (Iconoclast) imparatorlar ise, genellikle Paflikyanlara sempati beslemişlerdir. I. Nicephorus, Paflikyanları Phrygia ve Lycaonia yörelerinde asker olarak kullanmak istemiştir. I. Michael, yeniden Paflikyanlara karşı şiddet uygulamasına başlamış, özellikle V. Leo, kendisinin de bir Paflikyan olduğu iddialarını yalanlamak amacıyla, müthiş bir Paflikyan avına çıkmıştır. Bu dönemde bir çok Paflikyan, Bizans'tan kaçarak Müslümanlara sığınmıştır. Sergius 835 yılında öldürülmüştür. İmparatoriçe Theodora zamanında da baskı sürmüş, Karbeas yönetiminde isyan eden Paflikyanlar kitle halinde Müslüman topraklarına göç etmişlerdir. Artık Bizans'ın kanlı düşmanı durumuna gelen Paflikyanlar, Müslümanlar tarafından desteklenmişlerdir. Tephrike'de (Divrigi) bir kale kuran Paflikyanlar, sürekli olarak Bizans topraklarını yağmalamışlar, giderek etkilerini arttırarak politik bir güç durumuna yükselmişlerdir. İmparator I. Basil zamanında, Paflikyan ordusu Anadolu'yu boydan boya geçerek Efes 'e kadar gelmiş, İzmit'i işgal ederek neredeyse İstanbul'un karşı kıyılarına kadar ulaşmıştır. Ancak sonunda yenilgiden kurtulamamışlar ve 871 yılında Tephrike kalesi yerle bir edilmiştir. Bu durum tarikatın askeri gücünü yok etmiştir. Paflikyanlar Anadolu'nun çeşitli yörelerine dağılmışlardır. V. Constantine ve I. Johannes, Paflikyanları kitleler halinde Trakya 'ya, özellikle Filibe kenti ve çevresine göçe zorlamışlar ve Slavlara karşı askeri güç olarak kullanmışlardır. Dokuzuncu ve Onuncu yüz yıllar süresince Bizans yönetimi ve Kilisesi, Anadolu ve Trakya 'daki Paflikyanlar ile uğraşmış, onları Ortodoks inancına çekebilmek için sürekli çaba harcanmıştır. Ermenistan 'da Paflikyan hareketi, dokuzuncu yüz yılda Smbat adli bir kişinin kurduğu "Tondrak " tarikatı biçiminde varlığını sürdürmüştür. Trakya 'da ise zamanla yok olmuşlardır. Alexius Comnenus tarafından 1081 yılında Ortodoksluğa dönmeye ikna edildikleri ileri sürülmüştür. Onuncu yüz yıldan sonra, tarih sahnesinden çekilmişlerdir. Ancak, öğretilerinin izleri bir çok yerde görülmüştür. Bulgaristan 'daki Bogomil tarikata Paflikyanların devamıdır. Bogomiller, Ortaçağ boyunca Batıya doğru öğretilerini yaymışlar, Katharlar (Albililer) ve diğer Manici akımları etkilemişlerdir. Ermenistan 'da da Paflikyanlardan türeyen benzer tarikatların günümüze kadar varlıklarını sürdürdükleri kabul edilmektedir. Yüz yıllar sonra, 1717 yılında Lady Mary Wortley Montagu, İstanbul'a gelirken Filibe'de durakladığında, aynen şunları yazıyor: "Filibe'de kendilerine Paulin adını veren bir tarikat buldum. Bunlar eski bir kiliseyi göstererek Aziz Pavlus'un burada vaaz verdiğini söylüyorlar. Pavlus, bunların en makbul azizleridir..."
Paflikyanların Öğretisi
Paflikyan öğretisinin temel görüsü, maddi dünyayı yaratan ve yöneten Tanrı ile tapılması gereken, ruhları yaratan göklerin Tanrısı arasındaki ayrımdır. Paflikyanlara göre tüm maddi varlıklar kötüdür. Bu yaklaşım Paflikyanların, Manicilikten etkilenen akımlardan biri olarak kabul edilmeleri gerektiğini ortaya koyar. Ancak, Paflikyan öğretisinde güçlü bir "Marcionist " etki de vardır. Eski Ahit 'i kabul etmezler, İsa 'nın yeniden doğacağına inanmazlar; Paflikyanlara göre İsa Tanrı 'nın dünyaya gönderdiği bir melektir ve gerçek annesi göklerdeki Kudüs 'tür; İsa 'nın tüm eseri yaydığı öğretisidir; İsa 'ya inanmak insani son yargıdan kurtarır; gerçek vaftiz İsa 'nın sözlerini duymakla olur. Paflikyanlar haça değer vermezler, yalnızca İncil 'in bir kısmına inanırlar; İsa 'yı reddettiği için Aziz Petrus 'un mektuplarını dikkate almazlar; yalnızca Luka İncili ve Pavlus 'un mektuplarına değer verirler. Tüm resim ve heykellere karşıdırlar. Maddi dünyaya ait her şeyin sadece simgesel bir değeri vardır. Bu bakımdan, Paflikyanlar Kiliseyi de, Kilisenin geleneklerini, dogmalarını, kurumlarını, ruhban sınıfını da reddedişlerdi. Onlara göre, herkes kutsal metinleri okuyup yorumlama hakkına sahiptir. Paflikyanlar kendilerini kabul ettirmek için çok şiddetli bir misyoner etkinliği göstermişlerdi. Ayrıca korku duyulan savaşçılar olup, bu nitelik kuskusuz bulundukları bölgenin coğrafyasından kaynaklanıyordu. Zira Paflikyanlar, dinleri ve uygarlıkları ayıran bir sinir üzerinde yer alıyorlardı. Akımin bu militan görünümü, toplumsal alanda da radikal bir ideoloji ile kokuttu. Yeryüzünde tüm tinsel yetkeyi reddettikleri için, dünyasal iktidar ve politik hakların varlık nedenini de inkar ediyorlardı. Böylece, dinsel düzeydeki eşitlikçiliğe, toplumsal düzeyde de bir eşitlikçi anarşizm eklenmekteydi. Paflikyanlara göre, tüm Kilise hiyerarşisi kötüdür, ayni biçimde tüm ayinler ve kutsal eşyalar da reddedilmelidir. Örgütlenmelerinde en önde gelen kişiler, tarikatın farklı yörelerdeki kurucularıdır. Bu kurucu azizler, genellikle adlarını Aziz Pavlus 'un görencilerinden alırlar ve onların yeniden dünyaya gelmiş ruhlarını taşıdıklarını ileri sürerler. Azizlerden sonra, bir konsil oluşturan "synechdemoi " (yoldaşlar) ile toplantılarda düzeni sağlayan "notarioi " gelir. Toplantılarını kiliselerde değil, "proseuchai "nde (dua evleri) yaparlar. Baskı altındayken inançlarını saklamanın ve hatta reddetmenin doğru olduğuna inanırlar. Bu nedenle, dışardan Kiliseye bağlı bir görünüm sunarken, gizlice Paflikyan inançlarını sürdürebilmişlerdir. Ülküleri, tüm irk ayrımlarını giderecek olan inananların tinsel birliğine ulaşmaktır. Düşmanları Paflikyanları sürekli ahlaksızlıkla suçlamışlardır. Hatta dua evlerinde bile ahlâksız davranışlarda bulundukları ileri sürülmüştür. Kendilerinin "Hıristiyan " adından başka bir adla çağırılmalarından hiç hoşlanmazlar. Harnack 'a göre Paflikyanlar, "Katolik ve Ortodoks Hıristiyanlığı reddeden, hiyerarşi karşıtı düalist Puritanlardır ". Gibbon 'dan beri Paflikyanlar, ilk ve saf Hıristiyanlığı sürdürmeye çalışan, düşmanları tarafından baskı ve ıstırap altında yasamak zorunda bıraktırılmış, İncil 'e bağlı iyi insanlar olarak kabul edilmektedirler. Conybeare, Paflikyanları Adopsiyonistler 'in devamı olarak nitelendirir. Adeney ise Paflikyanları "Protestanliktan önceki Protestanlar " olarak değerlendirir.
Bogomil
10. Yüz yılda Bulgaristan'da "Bogomiller" adı verilen yeni bir dinsel akımın gelişti. Akımın kurucusu Bogomil (Tanrı'nın sevdiği) adında bir köy papazıydı. Yaklaşık 930 yıllarında papaz Bogomil yoksulluk, alçakgönüllülük, dua ve tövbe ile geçen bir yaşamı vaaz etmeye koyulmuştu.
Bulgar Çariçesi Maria-Irena'nin amcası İstanbul Patriği Theophilaktes, damadı Bulgar Çarı Petro'dan iki endişe dolu mektup alır. Çar, Bulgaristan'da ortaya çıkmış yeni bir dinsel, ama Kilise karşıtı akımı anlatmakta ve bu akımla Nasıl bas edilmesi gerektiğini sormaktadır. Konuya eğilen Patrik, bu akımın Paflikyanlar'ın yeniden canlanması olduğuna karar verir. 954 Tarihli yanıtında, bu akımı iyi bildiğini ve bu kişilerin Kilise öğretisine geri çağrılmaları gerektiğini yazar. Ancak Patrik'in yanıtı, bu akımı alışılagelmiş bir sapkınlık olarak açıklamasına karşın, bunun Bulgaristan'da yeni ortaya çıkısına şaşırdığını ve bundan pek etkilendiğini açıkça sergilemektedir.
Bogomilizm'den ikinci kez söz eden kişi bir Ortodoks Bulgar papazı olan Kozmas'tır: "Çar Petro 'nun zamanında Bulgaristan'da Bogomil adlı bir papaz yasıyordu. O, Bulgaristan'a sapkınlığı eken ilk kişiydi". Kozmas, bu satırları içeren ve 977 yılında kaleme aldığı risalesinde, Bogomilizm'in yeşermesine olanak sağlayan Ortodoks Kilisesinin tembellik ve savurganlığına çatmaktadır.
Bogomil'e göre dünya kötüydü, çünkü İsa'nın kardeşi ve Tanrı'nın diğer oğlu olan "Satanael" (Şeytan) tarafından yaratılmıştı; Şeytan, Eski Ahitteki kıyıcı Tanrı "Yehova" dan başkası değildi. Büyük olasılıkla Bogomil, 6. ile 10. yüzyıllar arasında Anadolu'da yaygın olan Paflikyanlar'in ve Messalianlar'in düalist inançlarından etkilenmişti. Bogomil akiminin inanışlarına göre Ortodoks kilisesinin törenleri, kutsal eşyalar ve ikonalar, Aslında Şeytan tarafından yaratıldıkları için anlamsız ve yararsızdılar; Haçtan da nefret etmek gerekliydi, zira İsa Haçın üzerinde işkence çekmiş ve öldürülmüştü; Geçerli olan tek dua, gece ve gündüz dörder kez yinelenmesi gereken "Bizim Babamız" duasıydı.
Bogomiller'in kozmolojik ilkeleri arasında Baba ile iki oğlu önde geliyordu. Baba süper kozmik yörelerde, İsa göklerde, Satanael adlı büyük oğul dünyada egemendiler. Satanael adı, "Tanrı'ya karşı gelen" anlamına geliyordu. Çoğu Düalist topluluklar her iki oğlu da, küçüğünü sevgiden büyüğünü ise korkudan, yüceltiyorlardı.
Paflikyanlar'in Şeytanı Tanrı'nın büyük oğlu olarak gördüklerine dair bir kanıt yoktur. Bu nedenle söz konusu öğretinin kökeni doğrudan Bogomiller'e dayandırılır. Doğal olarak Bogomiller, hiç kuskusuz Şeytanin kötülük ortakları olarak toprak ağalarını ve soyluları görüyorlar; yeryüzünün tüm mallarını ve zenginliklerini reddediyorlardı. "Eğer iyi bir Tanrı varsa, kötülükler nereden geliyor?" İşte Bogomiller'in yanıt bulmaya çabaladıkları soru buydu.
9. ve 10. yüz yıllarda Trakya'daki koşullar feodalitenin gelişmesine elverişliydi. Küçük toprak sahibi köylülerin aleyhine güçlü bir feodalitenin boy vermesi, köylü sınıfının sefaletine neden olmaktaydı. Bölgenin sahne olduğu sürekli savaş durumu halkın omuzlarına her gün artan vergiler yüklemekte, yoksulluğa düşen köylüler bir koruyucu (prostasia) aramak zorunda kalmaktaydılar. Aşırı ölçüde sert geçen 927-928 yılı kişini izleyen korkunç bir kıtlık ve veba ile birkaç yıl yinelenen kötü hasat, feodal sınıfa halka ait toprakları olabildiğince düşük fiyatlarla ya da birkaç besin maddesi karşılığında satın alma olanağını vermişti. Bu ekonomik koşullar hiç kuskusuz Bogomil propagandasının yayılmasına yardımcı olmaktaydı. yaygın sefalet, bir yandan Bogomiller 'in çağrısına uygun zemin hazırlarken, diğer yandan gelişen bir feodalitenin oluşmasını hızlandırıyordu. Tüm kudret ve zenginlikler bir azınlığın elinde toplanıyordu. Bu sosyal dengesizlik Bogomiller'in sert karşı çıkışlarına yol açmaktaydı.
Bogomil inancının sosyo-politik temeli, Bulgar köylüsünün toprak ağalarına karsı gelişen tepkisi olmuştur. Bu tepki yadsıyıcı, olumsuz, bozguncu bir tepkiydi ve hiç kuskusuz Çar Petro ve oğullarının dönemlerinde Bulgaristan'ın gerilemesine yol açmıştı. Kozmas'ın risalesini yazdığı dönemde Bogomilizm yeni gelişen bir akımdı ve kısa süre önce Bizans İmparatoru Yohan Tzimises, Philippopolis (Filibe) civarındaki yörelere Paflikyanlar'ı göçe zorlamıştı. Bu bağlamda, hoşnutsuzluk yaratan ekonomik durumun ve yörede aniden ortaya çıkan düalist Paflikyan inançlarının Bogomilizm'in temelini oluşturduğu düşünülebilir. Genel kural olarak Bogomil öğretisi, Gnostik akımlardan aktarılmış düalizm ile olabildiğince tam uygulanması istenen Hıristiyan öğretisinin arasındaki gizli ya da açık karsılaştırmalarda belirginleşiyor. Bir akımın ilerleyip gelişmesi, yalnızca diş etkiler ve üyelerinin ateşli çabalarıyla açıklanamaz. Ortam elverişli, insanlar etkilenmeye hazır olmalıdır. Bu koşullar, o dönemde Bulgaristan ve Bosna'da yeterince bulunuyordu.
Bogomiller ne et yiyorlar, ne de şarap içiyorlardı; evliliğe de karsıydılar. Topluluklarında hiyerarşik bir düzen yoktu. Birbirlerine günah çıkartıyorlar, birbirlerini affediyorlardı. Zenginleri eleştiriyorlar, soyluları aşağılıyorlar ve sıradan insanları, edilgin bir direniş göstererek, efendilerine bas kaldırmaya davet ediyorlardı. Bogomil akiminin basarisi, Kilisenin zenginlik ve ihtişamı ile papazların değersizliklerinin yarattığı düş kırıklığından kaynaklanan toplu bir adanmışlıkla açıklanabilir. Ancak asil etken, giderek yoksullaşan ve toprak köleliğine bile razı olan Bulgar köylülerinin, toprak sahiplerine ve Bizans işbirlikçilerine duydukları nefretti.
Ortodoks inançlarına bu denli karsı çıkan bir öğretinin, ister istemez bölgenin sosyal yaşamının tüm öğeleri üzerinde önemli yankıları olmuştu. Özellikle Kilise ile Devlet çıkarlarının böylesine iç içe olduğu bir dönemde Ortodoks inancının reddi, kaçınılmaz olarak yasalara bir başkaldırı ve toplumsal düzenin tümüne yöneltilmiş bir meydan okumaydı. Bogomiller halkı sivil itaatsizliğe çağırıyorlardı: efendilerine itaat etmemeyi, zenginleri hor görmeyi, Çardan nefret etmeyi, Çar'a hizmet edenleri alçak olarak değerlendirmeyi, soyluları gülünç duruma düşürmeyi, her ırgata ağası için çalışmayı reddetmeyi öğütlüyorlardı. Bu sosyal anarşizme karsı Kilise, siyasi yetkenin kutsallığını ileri sürerek karsı çıkmaya çabalıyor, Çar ve soyluların Tanrı tarafından görevlendirildiklerini ileri sürüyordu.
Ancak bu toplumsal anarşizmin rolü abartılarak, Bogomiller Ortaçağın komünistleri gibi değerlendirilmemelidir. Bogomilizm'in eşitlik ilkesi, yoksulluk ve ahlaki saflık arayışlarından türemiştir. Feodaliteye karsı savaşımları adeta Yılık ve Kötülük arasındaki kozmik savasın toplumsal düzeye oturtulması gibidir. yalnızca bu anlamıyla bile Bogomilizm, feodalitenin gelişimine karsı koymuştur ama, esas olarak hiçbir zaman bir politik akım biçimine dönüşmemiştir. Bogomiller her şeyin üstünde dinsel vaizler olarak kalmışlar, sivil işlevlere ilgi duymamışlardır.
Gönüllü yoksullukla birlikte, çalışmanın Bogomiller tarafından hor görülmesi, gezgin keşiş tipini ortaya çıkarmıştır. Bu nitelik, Paflikyanlar'dan çok Messalianlar'a özgüdür. Bogomiller'in edilgin tutumları, onları Paflikyanlar'dan ayıran en önemli özellikleridir. Bogomiller'e verilen diğer bir ad olan ve Türkçe "torba" sözcüğünden türemiş olan "Torbeshi", gezgin Bogomil keşişlerinin omuzlarına astıkları ve içine aldıkları sadakaları koydukları torbadan kaynaklanmaktadır.
Günümüzde Torbeshi adı, Makedonya'nın Müslüman Bulgarları olan Pomak'lara verilen bir addır. Bizans İmparatoru II. Basil'in 1018 yılında Bulgaristan'ı fethinden sonra, birçok Bulgar soylusu zorla İstanbul'a yerleştirilmişti. Bu soylular ve hatta Bazı Bizanslı papazlar tarafından kabul edilen Bogomilizm kendi teolojisini geliştirme çabasını sürdürdü. Ne var ki, bu teolojik çabalar sonunda Bogomil akımı ikiye bölündü. Şeytanin yetkesini kabul ederek, onu ezeli ve mutlak bir Tanrı olarak görenler "Dragovitsa Kilisesi " adıyla örgütlendiler (Dragovitsa, Trakya ile Makedonya sınırı üzerinde bulunan bir köyün adıydı). Şeytani İsa 'nın kötü kardeşi olarak gören eski Bogomiller ise "Bulgarlar" adını aldılar. Dragovitsa kolunun mutlak bir düalizmi, Bulgarların ise ilimli bir düalizmi savunmalarına karşın, iki grup birbirine hoşgörü ile bakmaktaydı. Bu dönemde Bogomilizm hızlı bir atılım gösterdi ; üyelerinin sayısı artarken, Anadolu ve Balkanlar'da yeni topluluklar oluştu.
10. Yüz yıl sonlarına doğru Bogomil toplulukları içinde hiyerarşik bir yapı gelişmeye başladı: rahipler ve inananlar birbirinden ayrıldı. Dua ve oruç, kesinlikle uyulması zorunlu uygulamalar haline geldiler; giderek törenlerin sayısı ve ayrıntısı arttı. Bir köylü hareketi olarak başlayan akım, 12. yüz yıl sonlarında, ayrıntılı törenleri ve Hıristiyanlıktan giderek uzaklaşan düalist eğilimleri olan bir manastır tarikatı biçimine dönüştü.
12. Yüz yılın başlarında, Bogomiller'i baskı altına almak amacıyla Kilise örgütlenmeye koyuldu. Bunun üzerine Bogomiller Balkanların kuzeyine çekildiler. Buradan yola çıkan Bogomil misyonerleri Dalmaçya, İtalya ve Fransa'ya kadar yayıldılar. Bazı dönemlerde Bogomilizm, devlet düzeyinde de başarılar kazandı. Örneğin; 13. Yüz yılın ilk yarısında Ban Kulin (1180-1214) yönetimi sırasında Bulgaristan ve Bosna'da resmi din olarak kabul gördü.
Bogomilizm 'in tüm tarihi boyunca sürdürdüğü bir başka belirgin özelliği ise, değişkenlik ve koşullara uyum sağlama yeteneğidir. Bu bağdaştırmacı nitelik, onlara çağrı etkinliklerini sürdürebilme ya da baskıları atlatabilme fırsatını tanımaktaydı. Bogomiller, diğer dinlerle ya da din dışı akımlarla bağdaşmaktan çekinmezlerdi. Bu eğilim zamanla daha belirgin biçime dönüştü ve 13. Yüz yıldan başlayarak Bogomilizm daha sik olarak Paganizm, büyü ve batıl inançlar ile iç içe geçti.
14. Yüz yılda Bogomilizm giderek etkisini yitirdi ve Osmanlıların Bulgaristan'ı (1393) ve Bosna'yı fethetmelerinden sonra (1463) Bogomiller'in büyük çoğunluğu İslam dinine geçti.
Oysa Bogomilizm'in dinsel etkileri uzun süre devam etti. Güneydoğu Avrupa'da Bazı Bogomil inanç ve kavramları "Apokrifalar" (gizli ya da aslı olmayan İnciller) aracılığı ile yayılmayı sürdürdü. Ortaçağ süresince bu bölgede bir kaç Apokrifa, Jeremias adında bir Bogomil papazının adı ile bağlantılı biçimde elden ele dolaşmaktaydı. Ne var ki, bu kitapların hiçbiri Aslında Jeremias'a ait değildi. Örneğin; tüm Ortaçağ Avrupa'sında iyi tanınan "The Wood of the Cross" (Haçın Tahtası) adlı Apokrifa, Gnostik kökenli "Nicodemus İncili"nden alınmaydı. "İsa Nasıl Rahip Oldu" adındaki bir diğer Apokrifa, Bizanslılarca uzun zamandan beri biliniyordu. Bogomiller, bu eski metinlere düalist unsurlar eklemişlerdi. "Haçın Tahtası" adlı Apokrifanin Slovence çevirisi "Tanrı dünyayı yarattığı zaman, yalnızca kendisi ve Satanael vardı… " diye başlamaktaydı. Bu kozmogonik motifin çok yaygın olduğu bilinmektedir, ancak Güneydoğu Avrupa'daki Slavca uyarlamalarda Şeytanın rolü alabildiğine abartılmıştı. Kimi Gnostik tarikatların modelini izleyen Bogomiller, Şeytana verdikleri önemi abartarak, düalist yaklaşımlarını güçlendirme yolunu seçmişlerdi.
Benzer biçimde "Adem ve Havva" adındaki Apokrifaya da Bogomiller, Adem ve Şeytan arasında gerçekleştirilen bir anlaşma hakkında bir bölüm eklemişlerdi. Bu anlaşma uyarınca, dünyayı yaratan Şeytan olduğu için, Adem ve soyundan gelenler, İsa'nın gelişine kadar Şeytana ait olacaklardır. Bu temaya bugün bile Balkan folklorunda rastlanmaktadır.
Bu Apokrifaları yorumlama yöntemi "Interrogatio Iohannis" adlı tek otantik Bogomil metninde açıklanmaktadır. İsa ile İncilci Yahya arasında geçen bir konuşmayı içeren söz konusu metin engizisyon görevlileri tarafından Güney Fransa'da Latince'ye çevrilmiştir. Konuşmanın konusu dünyanın yaratılısı, Şeytanin düşüşü, Enoch'un göğe yükselişi çevresinde geçer. Aslında metinde yer alan bir çok bölüm diğer Apokrifalardan ve "İncilci Yahya 'nın Soruları" adında 12. yüz yıla ait Slavca bir yapıttan alınmıştır. Halbuki, anlatının özündeki teoloji tümüyle Bogomil inançlarını yansıtmaktadır. Yine de bu metnin özgün bir Bogomil yapıtı mi, yoksa Yunanca'dan bir çeviri mi olduğu hakkında kesin bir yargıya varılamaz. Öğreti açısından bu yapıtın büyük olasılıkla eski Apokrifalardan yola çıkılarak Bogomiller tarafından derlendiği söylenebilir.
Önemli olan Bogomil Apokrifalarının birkaç yüz yıl boyunca halkın dinsel inançları üzerinde oynadığı roldür. Bogomilizm'le Şeytana verilen önem, Tanri'nin edilgenligi ve anlaşılmaz aldırışsızlığı – tüm bu unsurlar ilkel dinlerde de sıkça görülen "Deus Otiosus" motifinin ifadesi olarak düşünülmelidir. Bu inanışlara göre, dünyayı ve insani yaratan Tanrı, Yaratılısın sonuçları ile ilgilenmez, cennete çekilir ve yapıtının tamamlanmasını bir doğaüstü varlığa, yani "Demiurgos"a bırakır
11. Yüz yılın başlarından itibaren İtalya, Fransa ve Güney Almanya'da Bogomil misyonerlerinin etkinlik gösterdikleri biliniyor. Örneğin, bu misyonerlerin Orleans'ta birçok soyluyu ve hatta rahipleri bile kendi inançlarına çekmeyi başardıkları tarih belgelerinde yer alıyor. Ne var ki, Fransa kralı Robert bunları ortaya çıkarmakta ve yargılamakta gecikmedi. Batının ilk düalistleri 28 Aralık 1022 tarihinde ateşte can verdiler. Yine de akım yayılmasını sürdürdü. Bu kez İtalya 'da yerleşmiş olan Bogomil temelli Katlar (Yunanca Katharos –saf, temiz- anlamına gelen bu isim 1163 yılından itibaren kullanılmaya başlandı) inancı Provence ve Languedoc yörelerine, hatta Pireneler'e kadar misyonerler göndermeye başladı. Provence bölgesindeki topluluklar dört piskoposluk altında örgütlendiler ve 1167 yılında Toulouse'da bir konsül toplandı. Bu konsüle İstanbul Bogomil piskoposunun katıldığı ve bu fırsattan yararlanarak Güney Fransa'da birçok kişiyi kendi kökten düalizmine yönelttiği biliniyor. İşte böylelikle Bogomil öğretisi zaman içinde benzer düalist öğeleri içeren Katlar öğretisine dönüştü.
Bulgar Çariçesi Maria-Irena'nin amcası İstanbul Patriği Theophilaktes, damadı Bulgar Çarı Petro'dan iki endişe dolu mektup alır. Çar, Bulgaristan'da ortaya çıkmış yeni bir dinsel, ama Kilise karşıtı akımı anlatmakta ve bu akımla Nasıl bas edilmesi gerektiğini sormaktadır. Konuya eğilen Patrik, bu akımın Paflikyanlar'ın yeniden canlanması olduğuna karar verir. 954 Tarihli yanıtında, bu akımı iyi bildiğini ve bu kişilerin Kilise öğretisine geri çağrılmaları gerektiğini yazar. Ancak Patrik'in yanıtı, bu akımı alışılagelmiş bir sapkınlık olarak açıklamasına karşın, bunun Bulgaristan'da yeni ortaya çıkısına şaşırdığını ve bundan pek etkilendiğini açıkça sergilemektedir.
Bogomilizm'den ikinci kez söz eden kişi bir Ortodoks Bulgar papazı olan Kozmas'tır: "Çar Petro 'nun zamanında Bulgaristan'da Bogomil adlı bir papaz yasıyordu. O, Bulgaristan'a sapkınlığı eken ilk kişiydi". Kozmas, bu satırları içeren ve 977 yılında kaleme aldığı risalesinde, Bogomilizm'in yeşermesine olanak sağlayan Ortodoks Kilisesinin tembellik ve savurganlığına çatmaktadır.
Bogomil'e göre dünya kötüydü, çünkü İsa'nın kardeşi ve Tanrı'nın diğer oğlu olan "Satanael" (Şeytan) tarafından yaratılmıştı; Şeytan, Eski Ahitteki kıyıcı Tanrı "Yehova" dan başkası değildi. Büyük olasılıkla Bogomil, 6. ile 10. yüzyıllar arasında Anadolu'da yaygın olan Paflikyanlar'in ve Messalianlar'in düalist inançlarından etkilenmişti. Bogomil akiminin inanışlarına göre Ortodoks kilisesinin törenleri, kutsal eşyalar ve ikonalar, Aslında Şeytan tarafından yaratıldıkları için anlamsız ve yararsızdılar; Haçtan da nefret etmek gerekliydi, zira İsa Haçın üzerinde işkence çekmiş ve öldürülmüştü; Geçerli olan tek dua, gece ve gündüz dörder kez yinelenmesi gereken "Bizim Babamız" duasıydı.
Bogomiller'in kozmolojik ilkeleri arasında Baba ile iki oğlu önde geliyordu. Baba süper kozmik yörelerde, İsa göklerde, Satanael adlı büyük oğul dünyada egemendiler. Satanael adı, "Tanrı'ya karşı gelen" anlamına geliyordu. Çoğu Düalist topluluklar her iki oğlu da, küçüğünü sevgiden büyüğünü ise korkudan, yüceltiyorlardı.
Paflikyanlar'in Şeytanı Tanrı'nın büyük oğlu olarak gördüklerine dair bir kanıt yoktur. Bu nedenle söz konusu öğretinin kökeni doğrudan Bogomiller'e dayandırılır. Doğal olarak Bogomiller, hiç kuskusuz Şeytanin kötülük ortakları olarak toprak ağalarını ve soyluları görüyorlar; yeryüzünün tüm mallarını ve zenginliklerini reddediyorlardı. "Eğer iyi bir Tanrı varsa, kötülükler nereden geliyor?" İşte Bogomiller'in yanıt bulmaya çabaladıkları soru buydu.
9. ve 10. yüz yıllarda Trakya'daki koşullar feodalitenin gelişmesine elverişliydi. Küçük toprak sahibi köylülerin aleyhine güçlü bir feodalitenin boy vermesi, köylü sınıfının sefaletine neden olmaktaydı. Bölgenin sahne olduğu sürekli savaş durumu halkın omuzlarına her gün artan vergiler yüklemekte, yoksulluğa düşen köylüler bir koruyucu (prostasia) aramak zorunda kalmaktaydılar. Aşırı ölçüde sert geçen 927-928 yılı kişini izleyen korkunç bir kıtlık ve veba ile birkaç yıl yinelenen kötü hasat, feodal sınıfa halka ait toprakları olabildiğince düşük fiyatlarla ya da birkaç besin maddesi karşılığında satın alma olanağını vermişti. Bu ekonomik koşullar hiç kuskusuz Bogomil propagandasının yayılmasına yardımcı olmaktaydı. yaygın sefalet, bir yandan Bogomiller 'in çağrısına uygun zemin hazırlarken, diğer yandan gelişen bir feodalitenin oluşmasını hızlandırıyordu. Tüm kudret ve zenginlikler bir azınlığın elinde toplanıyordu. Bu sosyal dengesizlik Bogomiller'in sert karşı çıkışlarına yol açmaktaydı.
Bogomil inancının sosyo-politik temeli, Bulgar köylüsünün toprak ağalarına karsı gelişen tepkisi olmuştur. Bu tepki yadsıyıcı, olumsuz, bozguncu bir tepkiydi ve hiç kuskusuz Çar Petro ve oğullarının dönemlerinde Bulgaristan'ın gerilemesine yol açmıştı. Kozmas'ın risalesini yazdığı dönemde Bogomilizm yeni gelişen bir akımdı ve kısa süre önce Bizans İmparatoru Yohan Tzimises, Philippopolis (Filibe) civarındaki yörelere Paflikyanlar'ı göçe zorlamıştı. Bu bağlamda, hoşnutsuzluk yaratan ekonomik durumun ve yörede aniden ortaya çıkan düalist Paflikyan inançlarının Bogomilizm'in temelini oluşturduğu düşünülebilir. Genel kural olarak Bogomil öğretisi, Gnostik akımlardan aktarılmış düalizm ile olabildiğince tam uygulanması istenen Hıristiyan öğretisinin arasındaki gizli ya da açık karsılaştırmalarda belirginleşiyor. Bir akımın ilerleyip gelişmesi, yalnızca diş etkiler ve üyelerinin ateşli çabalarıyla açıklanamaz. Ortam elverişli, insanlar etkilenmeye hazır olmalıdır. Bu koşullar, o dönemde Bulgaristan ve Bosna'da yeterince bulunuyordu.
Bogomiller ne et yiyorlar, ne de şarap içiyorlardı; evliliğe de karsıydılar. Topluluklarında hiyerarşik bir düzen yoktu. Birbirlerine günah çıkartıyorlar, birbirlerini affediyorlardı. Zenginleri eleştiriyorlar, soyluları aşağılıyorlar ve sıradan insanları, edilgin bir direniş göstererek, efendilerine bas kaldırmaya davet ediyorlardı. Bogomil akiminin basarisi, Kilisenin zenginlik ve ihtişamı ile papazların değersizliklerinin yarattığı düş kırıklığından kaynaklanan toplu bir adanmışlıkla açıklanabilir. Ancak asil etken, giderek yoksullaşan ve toprak köleliğine bile razı olan Bulgar köylülerinin, toprak sahiplerine ve Bizans işbirlikçilerine duydukları nefretti.
Ortodoks inançlarına bu denli karsı çıkan bir öğretinin, ister istemez bölgenin sosyal yaşamının tüm öğeleri üzerinde önemli yankıları olmuştu. Özellikle Kilise ile Devlet çıkarlarının böylesine iç içe olduğu bir dönemde Ortodoks inancının reddi, kaçınılmaz olarak yasalara bir başkaldırı ve toplumsal düzenin tümüne yöneltilmiş bir meydan okumaydı. Bogomiller halkı sivil itaatsizliğe çağırıyorlardı: efendilerine itaat etmemeyi, zenginleri hor görmeyi, Çardan nefret etmeyi, Çar'a hizmet edenleri alçak olarak değerlendirmeyi, soyluları gülünç duruma düşürmeyi, her ırgata ağası için çalışmayı reddetmeyi öğütlüyorlardı. Bu sosyal anarşizme karsı Kilise, siyasi yetkenin kutsallığını ileri sürerek karsı çıkmaya çabalıyor, Çar ve soyluların Tanrı tarafından görevlendirildiklerini ileri sürüyordu.
Ancak bu toplumsal anarşizmin rolü abartılarak, Bogomiller Ortaçağın komünistleri gibi değerlendirilmemelidir. Bogomilizm'in eşitlik ilkesi, yoksulluk ve ahlaki saflık arayışlarından türemiştir. Feodaliteye karsı savaşımları adeta Yılık ve Kötülük arasındaki kozmik savasın toplumsal düzeye oturtulması gibidir. yalnızca bu anlamıyla bile Bogomilizm, feodalitenin gelişimine karsı koymuştur ama, esas olarak hiçbir zaman bir politik akım biçimine dönüşmemiştir. Bogomiller her şeyin üstünde dinsel vaizler olarak kalmışlar, sivil işlevlere ilgi duymamışlardır.
Gönüllü yoksullukla birlikte, çalışmanın Bogomiller tarafından hor görülmesi, gezgin keşiş tipini ortaya çıkarmıştır. Bu nitelik, Paflikyanlar'dan çok Messalianlar'a özgüdür. Bogomiller'in edilgin tutumları, onları Paflikyanlar'dan ayıran en önemli özellikleridir. Bogomiller'e verilen diğer bir ad olan ve Türkçe "torba" sözcüğünden türemiş olan "Torbeshi", gezgin Bogomil keşişlerinin omuzlarına astıkları ve içine aldıkları sadakaları koydukları torbadan kaynaklanmaktadır.
Günümüzde Torbeshi adı, Makedonya'nın Müslüman Bulgarları olan Pomak'lara verilen bir addır. Bizans İmparatoru II. Basil'in 1018 yılında Bulgaristan'ı fethinden sonra, birçok Bulgar soylusu zorla İstanbul'a yerleştirilmişti. Bu soylular ve hatta Bazı Bizanslı papazlar tarafından kabul edilen Bogomilizm kendi teolojisini geliştirme çabasını sürdürdü. Ne var ki, bu teolojik çabalar sonunda Bogomil akımı ikiye bölündü. Şeytanin yetkesini kabul ederek, onu ezeli ve mutlak bir Tanrı olarak görenler "Dragovitsa Kilisesi " adıyla örgütlendiler (Dragovitsa, Trakya ile Makedonya sınırı üzerinde bulunan bir köyün adıydı). Şeytani İsa 'nın kötü kardeşi olarak gören eski Bogomiller ise "Bulgarlar" adını aldılar. Dragovitsa kolunun mutlak bir düalizmi, Bulgarların ise ilimli bir düalizmi savunmalarına karşın, iki grup birbirine hoşgörü ile bakmaktaydı. Bu dönemde Bogomilizm hızlı bir atılım gösterdi ; üyelerinin sayısı artarken, Anadolu ve Balkanlar'da yeni topluluklar oluştu.
10. Yüz yıl sonlarına doğru Bogomil toplulukları içinde hiyerarşik bir yapı gelişmeye başladı: rahipler ve inananlar birbirinden ayrıldı. Dua ve oruç, kesinlikle uyulması zorunlu uygulamalar haline geldiler; giderek törenlerin sayısı ve ayrıntısı arttı. Bir köylü hareketi olarak başlayan akım, 12. yüz yıl sonlarında, ayrıntılı törenleri ve Hıristiyanlıktan giderek uzaklaşan düalist eğilimleri olan bir manastır tarikatı biçimine dönüştü.
12. Yüz yılın başlarında, Bogomiller'i baskı altına almak amacıyla Kilise örgütlenmeye koyuldu. Bunun üzerine Bogomiller Balkanların kuzeyine çekildiler. Buradan yola çıkan Bogomil misyonerleri Dalmaçya, İtalya ve Fransa'ya kadar yayıldılar. Bazı dönemlerde Bogomilizm, devlet düzeyinde de başarılar kazandı. Örneğin; 13. Yüz yılın ilk yarısında Ban Kulin (1180-1214) yönetimi sırasında Bulgaristan ve Bosna'da resmi din olarak kabul gördü.
Bogomilizm 'in tüm tarihi boyunca sürdürdüğü bir başka belirgin özelliği ise, değişkenlik ve koşullara uyum sağlama yeteneğidir. Bu bağdaştırmacı nitelik, onlara çağrı etkinliklerini sürdürebilme ya da baskıları atlatabilme fırsatını tanımaktaydı. Bogomiller, diğer dinlerle ya da din dışı akımlarla bağdaşmaktan çekinmezlerdi. Bu eğilim zamanla daha belirgin biçime dönüştü ve 13. Yüz yıldan başlayarak Bogomilizm daha sik olarak Paganizm, büyü ve batıl inançlar ile iç içe geçti.
14. Yüz yılda Bogomilizm giderek etkisini yitirdi ve Osmanlıların Bulgaristan'ı (1393) ve Bosna'yı fethetmelerinden sonra (1463) Bogomiller'in büyük çoğunluğu İslam dinine geçti.
Oysa Bogomilizm'in dinsel etkileri uzun süre devam etti. Güneydoğu Avrupa'da Bazı Bogomil inanç ve kavramları "Apokrifalar" (gizli ya da aslı olmayan İnciller) aracılığı ile yayılmayı sürdürdü. Ortaçağ süresince bu bölgede bir kaç Apokrifa, Jeremias adında bir Bogomil papazının adı ile bağlantılı biçimde elden ele dolaşmaktaydı. Ne var ki, bu kitapların hiçbiri Aslında Jeremias'a ait değildi. Örneğin; tüm Ortaçağ Avrupa'sında iyi tanınan "The Wood of the Cross" (Haçın Tahtası) adlı Apokrifa, Gnostik kökenli "Nicodemus İncili"nden alınmaydı. "İsa Nasıl Rahip Oldu" adındaki bir diğer Apokrifa, Bizanslılarca uzun zamandan beri biliniyordu. Bogomiller, bu eski metinlere düalist unsurlar eklemişlerdi. "Haçın Tahtası" adlı Apokrifanin Slovence çevirisi "Tanrı dünyayı yarattığı zaman, yalnızca kendisi ve Satanael vardı… " diye başlamaktaydı. Bu kozmogonik motifin çok yaygın olduğu bilinmektedir, ancak Güneydoğu Avrupa'daki Slavca uyarlamalarda Şeytanın rolü alabildiğine abartılmıştı. Kimi Gnostik tarikatların modelini izleyen Bogomiller, Şeytana verdikleri önemi abartarak, düalist yaklaşımlarını güçlendirme yolunu seçmişlerdi.
Benzer biçimde "Adem ve Havva" adındaki Apokrifaya da Bogomiller, Adem ve Şeytan arasında gerçekleştirilen bir anlaşma hakkında bir bölüm eklemişlerdi. Bu anlaşma uyarınca, dünyayı yaratan Şeytan olduğu için, Adem ve soyundan gelenler, İsa'nın gelişine kadar Şeytana ait olacaklardır. Bu temaya bugün bile Balkan folklorunda rastlanmaktadır.
Bu Apokrifaları yorumlama yöntemi "Interrogatio Iohannis" adlı tek otantik Bogomil metninde açıklanmaktadır. İsa ile İncilci Yahya arasında geçen bir konuşmayı içeren söz konusu metin engizisyon görevlileri tarafından Güney Fransa'da Latince'ye çevrilmiştir. Konuşmanın konusu dünyanın yaratılısı, Şeytanin düşüşü, Enoch'un göğe yükselişi çevresinde geçer. Aslında metinde yer alan bir çok bölüm diğer Apokrifalardan ve "İncilci Yahya 'nın Soruları" adında 12. yüz yıla ait Slavca bir yapıttan alınmıştır. Halbuki, anlatının özündeki teoloji tümüyle Bogomil inançlarını yansıtmaktadır. Yine de bu metnin özgün bir Bogomil yapıtı mi, yoksa Yunanca'dan bir çeviri mi olduğu hakkında kesin bir yargıya varılamaz. Öğreti açısından bu yapıtın büyük olasılıkla eski Apokrifalardan yola çıkılarak Bogomiller tarafından derlendiği söylenebilir.
Önemli olan Bogomil Apokrifalarının birkaç yüz yıl boyunca halkın dinsel inançları üzerinde oynadığı roldür. Bogomilizm'le Şeytana verilen önem, Tanri'nin edilgenligi ve anlaşılmaz aldırışsızlığı – tüm bu unsurlar ilkel dinlerde de sıkça görülen "Deus Otiosus" motifinin ifadesi olarak düşünülmelidir. Bu inanışlara göre, dünyayı ve insani yaratan Tanrı, Yaratılısın sonuçları ile ilgilenmez, cennete çekilir ve yapıtının tamamlanmasını bir doğaüstü varlığa, yani "Demiurgos"a bırakır
11. Yüz yılın başlarından itibaren İtalya, Fransa ve Güney Almanya'da Bogomil misyonerlerinin etkinlik gösterdikleri biliniyor. Örneğin, bu misyonerlerin Orleans'ta birçok soyluyu ve hatta rahipleri bile kendi inançlarına çekmeyi başardıkları tarih belgelerinde yer alıyor. Ne var ki, Fransa kralı Robert bunları ortaya çıkarmakta ve yargılamakta gecikmedi. Batının ilk düalistleri 28 Aralık 1022 tarihinde ateşte can verdiler. Yine de akım yayılmasını sürdürdü. Bu kez İtalya 'da yerleşmiş olan Bogomil temelli Katlar (Yunanca Katharos –saf, temiz- anlamına gelen bu isim 1163 yılından itibaren kullanılmaya başlandı) inancı Provence ve Languedoc yörelerine, hatta Pireneler'e kadar misyonerler göndermeye başladı. Provence bölgesindeki topluluklar dört piskoposluk altında örgütlendiler ve 1167 yılında Toulouse'da bir konsül toplandı. Bu konsüle İstanbul Bogomil piskoposunun katıldığı ve bu fırsattan yararlanarak Güney Fransa'da birçok kişiyi kendi kökten düalizmine yönelttiği biliniyor. İşte böylelikle Bogomil öğretisi zaman içinde benzer düalist öğeleri içeren Katlar öğretisine dönüştü.
8/20/2007
Alan Moore
18 kasım 1953 te Northampton İngilterede doğan ünlü ingiliz yazar ve çok ünlü karikatürist olan Moore Grafik Roman, İzleyici, V for Vendetta, Cehennemden Gelen (From Hell) gibi eserlere imza attı. Bunlardan V for Vendetta ve From Hell filme çekilmiştir. Aynı zamanda ateşin sesi (Voice of the Fire)'e imzasını atmıştır. Moore çizimlerini yetişkin temalı olarak gerçekleştirmiş bir karikatür öykücüsüdür.
Moore aynı zamanda büyücülük sanatı ile de ilgilenmiştir. Roma yılan tanrısı Glycon ile ilişkiye girebildiğini iddia etmiştir.
Moore 17 yaşlarında çizim sanatı ile ilgilenmeye başlamıştır. 1970'lerin başlarında çizer olarak bazı işlere girmiştir. Curt Vile takma adı ile Underground'u yazmış ve çizmiştir. Bazen de Steve Moore (soyadı benzerliği var sadece.) ile çalışmıştır. Jill de Ray takma adı ile Sihirli Kedi Maxwell (Maxwell the Magic Cat) çalışmasına imza atmıştır. Marvel UK (Birleşik Kırallık Mucizesi), 2000 AD (Milattan sonra 2000) ve Savaşçı (Warrior)'ı yazmaya konsantre olmuştur. Marvel Doctor Who Magazine ve Star Wars haftalık yayınında çıkmış Captan British (Kaptan Amerikaya alternatif)ve 2000 AD, Future Shocks ve Time Twisters de basılmıştir.
Alan Moore çalışmaları DC Comics editörlerince dikkate şayan bulunmuştur. 1983'te Swamp Thing, için kiralanmıştır. Fantezi ve korku dünyasına böylece iyice bir giriş yapmıştır. Moore bazı kült hikayelere imza atmıştır örneğin Omega Adam, Viglantine'nin iki hikayesini yazmış; bazı Batman ve Süpermen hikayelerini koordine etmiştir. En ünlü hikayeleri Batman Öldüren Şaka, Süpermen Yarın İnsanlığa Her Ne Olursa? sayılabilir.
1986 da İzleyici ile ilgili grafik hikayeler oluşturmuştur. Hikayede 1940'larda soğuk savaş ve nükleer silahlanma sonucu oluşan bir süper kahraman kaleme alınmıştır. Bu hikayelerde Amerika Birleşik Devletlerinin kanun dışılığı ve kışkırtmacı tutumu göz önune konmak hedeflenmiştir. Karakterlerde nerolojik, normal dışı, seksüel yanlışlıklar, megolomanyaklık, hüzünlü karakterler göze çarpmaktadır.
Moore kendinin ticari bir meta olarak görülmesinden rahatsızlık duymuş ve yetişkin yazıtına girişmiştir. Marvelman miraccle man olarak amerikan piyasasına sunulmuştur. Bu isim değişikliği Marvel Comics firmasından kaynaklanmaktadır. Moore, Lloyd ile V for Vendetta işine girişmiştir. Bu iş de 1989 da bitirilmiştir.
Süper Kahramanların Alacakaranlığı kapsamında pek çok işe DC çatısı altında imza atmıştır. "Alacakaranlığın Tanrıları" kapsamında iyi ve kötü arasındaki çekişme anlatılmıştır. Hikayeler ikiye ayrılmış kahramanlar çerçevesine oturtulmuştur. Bir gurup Çelikler Evi içinde toplanmıştır; Wonderwoman Supermen bu guruptur. Bir diğer gurup da şimşekler evidir bunda ise Wonder Ailesi vardır. Arada bir aile ilişkileri kavramı oluşturulmuştur.
Daha sonraları Isık Getirici'de (Not: çok enteresan bir isim dimi? Latincesi bir şeyi hatırlatıyor bana!) bir CIA habercisi konu alınmıştır. Benoît Mandelbrot'in kaos teorilerine dayalı kavramlar oluşturulmuştur. İki seri katilin konu edildiği Taboo çalışmasını yapmıştır. Stephen R. Bissette tarafından bu çalışmalar Cehennemden Gelen (From Hell) olarak düzenlenmiştir. On yıl alan bir çalışma gerçekleştirilmiştir. Kayıp Kızlar (Moore'un ikinci karısı olacak olan Melinda Gebbie de bu çalışmada bulunmaktadır.) Seksüel anlamlar taşıyan bir Alice Harikalar Diyarında uyarlaması, Peter Pan ve hatta Oz Büyücüsü.
More daha sonraları pek çok işte çalışmıştır. Örümcek Adam, Doktor Strange, Demir Adam, Fantastik Dörtlü ve Avangagers. Tabi Alan Moore pek cok iş yapmıştır. Örneğin Promethia (Prometyus) çalışmasından büyüden ökütizme oradan da mistizim ile kapabalaya kadar gezinen bir çizgide hikaye kurgulamıştır.
Cehennemden Gelen ve Gerçekdışı Centilmenler Locası 20th Century Fox tarafından film olarak uyarlanmıştır. Gerçek hikaye ile bazı farklılıklar bulunmaktadır. Ondan esinlenirek oluşturulmuş bir diğer film Constantine'dir. Worner Bross V for Vendetta'yı film haline getirmiştir.
Eserlerini kısaca soyle değerlendirebiliriz. Miracle man post modernizm izlerini üzerinde taşıyan bir yapıdır. Tamamen çocuksu bir anlatım göze çarpar Amerika'daki Captain Marvel'in İngiliz versiyonudur. V for Vendetta'da İngiliz savaşçı bir kişi incelenmiştir. William Blake Anarşizmi rahatlıkla gözlenebilir. Karakter bazı yerlere V harfi çizer (Zorro'ya benzer) bir modern RobinHood karakteridir. Gelecekte İngiltere'de faşist bir lider gurubu oluşur (Hitlere çok benzemektedir.) V halkı direnmek için kışkırtmakta ve parlamentoyu yok etmek isteyen bir kahramandır. V pek özel bir süper kahraman özelliği sergilemez; etkileyici konuşur ve zekasını kullanır (filminde de replikler çok uzundur). Swamp Thing bir bitkisel yaratığın bir formül ile gelişmesi ile ilgilidir.Bilinen tüm çizgi roman olayları vardır denebilir. Lenf bezlerinden beyin salgılarına her şeyle ilgilidir.Demon Spectre, Bilinmeyen hayalet ve Ceset karakterleri arasında geçer. Bazı özel çalışmaları içerir. Watchmen (ki isim olarak watcher kavramı da bize bir şeyler çağrıştırmalı) Vietnam ve Soğuk Savaşın içerisinde geçen bir gurup kayran hikayeleridir. Yine özel güçler vardır. En bilinen eseri belki de Cehennemden gelendir.ocult rutuel işleri barındıran bir katil peşinde Victoria Londra'sında geçen bir öyküdür (Not: Aklıma gelmişken çok güzel komplo teorileri yazan Harun Yahya bu filme referans vererek masonluğa çok enteresan yorumlar yapmıştır. Alan Moore'un ant-sami tutumunu birde bilseymiş keşke. Sanırım iyice okumaları lazım yazarları da.)
Bayramlar
Satanistler Bir yılı Sekiz eşit parçaya bölmektedirler. Bu parçaların her geçişi bir satanist bayramdır. Bu günler aynı zamanda tüm eski dinlerde de kutsallardı. Hıristiyan Avrupalılar eski paganların bu kutsal günlerini kendilerine adapte etmişlerdir (çalmışlardır). Fakat bu günler satanistler olarak özel anlamlara sahiptirler.
Bu bayram günlerinden hariç satanistler ayın tam dolu olduğu günleri de önemserler. Ayrıca her satanistin bir adet de gardiyan demonu bulunur. Sayet bu demon bir Geotia demon ise o gün de o Satanist olarak kutsal kabul edilebilir.
Doğanın hareketleri eski pagan inançlar için her zaman önemli olmuştur. Satanizm en eski dindir ve pagandır bu nedenle doğa hareketleri ve dönemleri satanizmde anlam yüklenen olaylardır. Ayrıca bu bayramlar diğer satanist dinler (Luciferianizm, WitchCraft, Wicca) için de önemlidir. Pek çok tarihisel bayram satanizmden çalınmıştır ve Hıristiyanlığa adapte edilmiştir. Pek çoğu Kelt'lere mahsus bayramlar olarak anılmaktadır ama aşağıdaki tatillerin hepsi eski milletlerde de uygulanmaktaydı..
31 Ekim, Samhain veya Halloween
Samhain kelime anlamı yazın bitişi demektir. Eski Kelt'ler bu güne kutlu göz demişlerdir. Zamanla Bu kelime Halloween olmuştur. Bu gün batıda kutlanan korku bayramıdır. Wicca'lar bu günü yeni yılın başlangıcı kabul ederler. Satanizmde takvim bağımlılığı bu anlamda yoktur. Satanizmden gelen bir gelenek olduğu için korku faaliyetleri ile Hıristiyan toplumlara geçmiştir fakat eski toplumlarda şarap içilen yemek yenen ailecek oturulduğu özel bir gündür.
21-22-23 Aralık, Kış Solstice'si veya Yule
Aralık 21 Yule Döneminin başlangıcıdır. Wicca'lar sadece 21i kullanır 22 si en uzun gecedir. Bu gecenin sonunda oğlak burcuna girilmektedir. Satan işaret olarak horoskopta tam 23 aralık gecesine oturur. Bu nedenle Satanizmde en önemli kabul edilen gece bu gecedir. Yılbaşı seremonileri Satanist dinden Hıristiyanlıkça çalındığı için Satanistler yılbaşı kutlamalarına katılırlar içki içerler, aileleri ile birlikte olurlar ve sevdiklerine hediyeler verirler.
Satanistler 22sini 23üne bağlayan gece özel bir ayin gerçekleştirirler. Bu ayin Satan'ın demonografik sigilleri (veya Baphometh sigili) üzerinden yapılır. Satanizmin Asıl gecesi bu geçedir.
31 Ocak, Şubat Ağzı veya Imbolc veya Candlemass veya Oileck
Şubatın 1inden 2sine kadar sarkan bir bayramdır. Hıristiyanlar bu günü de yazık bir şekilde Aziz Brigit'in günü olarak kendilerine adapte ettiler. Şubat 2yi ise Candlemass ilan ettiler. Eskiden bu günde Ana tanrıçalara baharı getirdiği için tapılırdı. Bahar berekete açılan kapıdır. Kadın tanrılar yaratma özellikleri ile zaman içerisinde yine sami dinde oldu gibi tek tanrı üzerine anlamlar yükleme metodu ile doğa ana ile özdeşleşti. Kadın figür doğurganlıkla Doğa Ana kavramına kavuşunca ki daha ziyade Istıhar figürüne benzemektedir. Anne kavramından yola çıkılarak bu gün Hıristiyanlarca İsa'nın annesi Azize Meryem'e "Bakire Meryem'e Saygı Günü" şeklinde adapte edildi. Gerek Aziz Brigit gerekse Azize Meryem'e Saygı günleri eski medeniyetlerde Imbolc olarak kutlanmaktaydı.
21 Mart, Vernal Ekinoksu veya Lady Day veya Hanımlar Günü
Baharın Ortasına varılmıştır. Gündüz ve Gece eşitlenmiştir. Doğanın en verimli anı bu andır tüm doğada bir çiftleşme çılgınlığı görüntüleri, enerji patlamıştır. Martın 21inden sonraki ilk dolunaya "Ostara" denir. Bu gün bereketi simgeleyen tavşan ve yumurta ile ilişkilendirilmiştir. Hıristiyan dini Bu günü Easter olarak kendi içerisine almıştır (çaldı demiyorum artık.). Venus gezegeni ile ilişkilendirilmiş tüm dişi tanrılar bu günün bereketini taşır. Bacaklarının arasındaki derin oluklar kaynar suları ile doldurulmak ister. Bu durma bereketin gelişi denir.
30 Nisan, Beltaine veya Mayısın Gözü
Bu gün baharın sonu yazın başlangıcına işaret eder. Satanizm de Beelzebub ile ilişkilendirilen bir gündür. Her yer eşitlenir. Beelzebub çok önemli bir demondur. Sümer medeniyetinde ona Enlıl denirdi. O Enkı'nin kardeşidir ve üst düzey bir demondur. Gençler eğlenirler evli çiftler ise bir gecelik ayrı dolaşabilirler ve geleceğe kadeh kaldırabilirler. Hıristiyanlar Aziz Walpurga günü olarak adapte ettiler, bu gün Almanya'daki Hıristiyanlarca kutlanmaktadır.
21 Haziran, Yaz Solstıcesi veya Litha
Yunan tanrısı Pan ile ilişkilendirilen aynı zamanda Satan'ın yaratmasına tekabul eden gündür. Bu gün aynı zamanda yazın ortasıdır ve en uzun güne tekabül eder. Aynı zamanda bu gün güneşin tanrısı Amon ile de ilişkilendirilir. Amon Satanın oğullarından biridir. Eski mısırda ismi Ra ile birleşerek Amon-Ra olarak zikredilmiş Amon bir ön isim olarak anılır olmuştur. Hıristiyanlar bu günü bereket ile ilişkisinden dolayı Aziz Vaftizci John günü olarak (çalmışlardır) kutlamaktadırlar.
31 Temmuz, Agustos Gözü veya Lughnassad
Lughnassad gülme oyunu / gülücüklerin eylenceli oyunu olarak anlamlandırılan bir kelimedir. Bu gün aynı zamanda Satan'ın çocuklarına atfedilmektedir. Hristiynalar "Lammas" adı ile bu günü kutlamaktalar. Bu gün için ekmekler yapmaktadırlar.
21 Eylül, Sonbahar Ekinoksu veya Hasat Evi veya Mabon
Eski mitolojilerde güneş tanrısının ışığını yitirdiği günlerin başlangıcı olarak geçer. Güneş tanrısının yerini ikizi karanlıklar tanrısı alır. Ekinlerin toplanmaya başlanması gerektiğine işaret eden gündür. Hıristiyanlar 25 Ekimde Michaelmas adı altında bir gün kutlarlar. Bu gün ona tekabül eder. WitchCraftlar bu güne Mabon demektedirler. Paganlar gibi Satanistler de bu günü Mabon olarak anar.
Bu bayram günlerinden hariç satanistler ayın tam dolu olduğu günleri de önemserler. Ayrıca her satanistin bir adet de gardiyan demonu bulunur. Sayet bu demon bir Geotia demon ise o gün de o Satanist olarak kutsal kabul edilebilir.
Doğanın hareketleri eski pagan inançlar için her zaman önemli olmuştur. Satanizm en eski dindir ve pagandır bu nedenle doğa hareketleri ve dönemleri satanizmde anlam yüklenen olaylardır. Ayrıca bu bayramlar diğer satanist dinler (Luciferianizm, WitchCraft, Wicca) için de önemlidir. Pek çok tarihisel bayram satanizmden çalınmıştır ve Hıristiyanlığa adapte edilmiştir. Pek çoğu Kelt'lere mahsus bayramlar olarak anılmaktadır ama aşağıdaki tatillerin hepsi eski milletlerde de uygulanmaktaydı..
31 Ekim, Samhain veya Halloween
Samhain kelime anlamı yazın bitişi demektir. Eski Kelt'ler bu güne kutlu göz demişlerdir. Zamanla Bu kelime Halloween olmuştur. Bu gün batıda kutlanan korku bayramıdır. Wicca'lar bu günü yeni yılın başlangıcı kabul ederler. Satanizmde takvim bağımlılığı bu anlamda yoktur. Satanizmden gelen bir gelenek olduğu için korku faaliyetleri ile Hıristiyan toplumlara geçmiştir fakat eski toplumlarda şarap içilen yemek yenen ailecek oturulduğu özel bir gündür.
21-22-23 Aralık, Kış Solstice'si veya Yule
Aralık 21 Yule Döneminin başlangıcıdır. Wicca'lar sadece 21i kullanır 22 si en uzun gecedir. Bu gecenin sonunda oğlak burcuna girilmektedir. Satan işaret olarak horoskopta tam 23 aralık gecesine oturur. Bu nedenle Satanizmde en önemli kabul edilen gece bu gecedir. Yılbaşı seremonileri Satanist dinden Hıristiyanlıkça çalındığı için Satanistler yılbaşı kutlamalarına katılırlar içki içerler, aileleri ile birlikte olurlar ve sevdiklerine hediyeler verirler.
Satanistler 22sini 23üne bağlayan gece özel bir ayin gerçekleştirirler. Bu ayin Satan'ın demonografik sigilleri (veya Baphometh sigili) üzerinden yapılır. Satanizmin Asıl gecesi bu geçedir.
31 Ocak, Şubat Ağzı veya Imbolc veya Candlemass veya Oileck
Şubatın 1inden 2sine kadar sarkan bir bayramdır. Hıristiyanlar bu günü de yazık bir şekilde Aziz Brigit'in günü olarak kendilerine adapte ettiler. Şubat 2yi ise Candlemass ilan ettiler. Eskiden bu günde Ana tanrıçalara baharı getirdiği için tapılırdı. Bahar berekete açılan kapıdır. Kadın tanrılar yaratma özellikleri ile zaman içerisinde yine sami dinde oldu gibi tek tanrı üzerine anlamlar yükleme metodu ile doğa ana ile özdeşleşti. Kadın figür doğurganlıkla Doğa Ana kavramına kavuşunca ki daha ziyade Istıhar figürüne benzemektedir. Anne kavramından yola çıkılarak bu gün Hıristiyanlarca İsa'nın annesi Azize Meryem'e "Bakire Meryem'e Saygı Günü" şeklinde adapte edildi. Gerek Aziz Brigit gerekse Azize Meryem'e Saygı günleri eski medeniyetlerde Imbolc olarak kutlanmaktaydı.
21 Mart, Vernal Ekinoksu veya Lady Day veya Hanımlar Günü
Baharın Ortasına varılmıştır. Gündüz ve Gece eşitlenmiştir. Doğanın en verimli anı bu andır tüm doğada bir çiftleşme çılgınlığı görüntüleri, enerji patlamıştır. Martın 21inden sonraki ilk dolunaya "Ostara" denir. Bu gün bereketi simgeleyen tavşan ve yumurta ile ilişkilendirilmiştir. Hıristiyan dini Bu günü Easter olarak kendi içerisine almıştır (çaldı demiyorum artık.). Venus gezegeni ile ilişkilendirilmiş tüm dişi tanrılar bu günün bereketini taşır. Bacaklarının arasındaki derin oluklar kaynar suları ile doldurulmak ister. Bu durma bereketin gelişi denir.
30 Nisan, Beltaine veya Mayısın Gözü
Bu gün baharın sonu yazın başlangıcına işaret eder. Satanizm de Beelzebub ile ilişkilendirilen bir gündür. Her yer eşitlenir. Beelzebub çok önemli bir demondur. Sümer medeniyetinde ona Enlıl denirdi. O Enkı'nin kardeşidir ve üst düzey bir demondur. Gençler eğlenirler evli çiftler ise bir gecelik ayrı dolaşabilirler ve geleceğe kadeh kaldırabilirler. Hıristiyanlar Aziz Walpurga günü olarak adapte ettiler, bu gün Almanya'daki Hıristiyanlarca kutlanmaktadır.
21 Haziran, Yaz Solstıcesi veya Litha
Yunan tanrısı Pan ile ilişkilendirilen aynı zamanda Satan'ın yaratmasına tekabul eden gündür. Bu gün aynı zamanda yazın ortasıdır ve en uzun güne tekabül eder. Aynı zamanda bu gün güneşin tanrısı Amon ile de ilişkilendirilir. Amon Satanın oğullarından biridir. Eski mısırda ismi Ra ile birleşerek Amon-Ra olarak zikredilmiş Amon bir ön isim olarak anılır olmuştur. Hıristiyanlar bu günü bereket ile ilişkisinden dolayı Aziz Vaftizci John günü olarak (çalmışlardır) kutlamaktadırlar.
31 Temmuz, Agustos Gözü veya Lughnassad
Lughnassad gülme oyunu / gülücüklerin eylenceli oyunu olarak anlamlandırılan bir kelimedir. Bu gün aynı zamanda Satan'ın çocuklarına atfedilmektedir. Hristiynalar "Lammas" adı ile bu günü kutlamaktalar. Bu gün için ekmekler yapmaktadırlar.
21 Eylül, Sonbahar Ekinoksu veya Hasat Evi veya Mabon
Eski mitolojilerde güneş tanrısının ışığını yitirdiği günlerin başlangıcı olarak geçer. Güneş tanrısının yerini ikizi karanlıklar tanrısı alır. Ekinlerin toplanmaya başlanması gerektiğine işaret eden gündür. Hıristiyanlar 25 Ekimde Michaelmas adı altında bir gün kutlarlar. Bu gün ona tekabül eder. WitchCraftlar bu güne Mabon demektedirler. Paganlar gibi Satanistler de bu günü Mabon olarak anar.
6/18/2007
Şeytan Taşlama
Bu sene Şaytan taşlama ayinlerini protesto ediyoruz. Ne öyle şeytan taşlama falan. Öncelikle adam olun, adam. Eylem planımız şöyle: Temmuz 1'de İstanbulda (pazar günü) olacağız ve "Yaşasın Satanist Kardeşliği Kahrolsun İslam Emperyalizmi", "Dur Dur Taşlama Sabrımızı Taşırma", "Hey Satanist Durma Çoş, Sende Satan'a Koş", "Hail Satan" söylemlerimiz ile yürüyüşümüzü gerçekleştireceğiz.
Planladığımız diğer eylemler ise bir adet oturma eylemi (yemeklidir, giriş fiyatı belli deil ilk yerli içki bedava) ve bir adet de konferans (sazlı sözlü)
Hacıdan dönüş diyalogları
- Hasan Amca tatil nasıldı,
+ Tatil değil evlat ibadet.
- Naslı yani,
+ Hacıdaydım.
- EE?
+ Böle Şeytan taşladık.
- ?
+ Abdullah Amcan boyle bir taşlar atıyordu ki sektire sektire..
- ...
+ Sonra ben bir attım tam tepesinden vurdum, millet beni alkışladı.
- Höö!
+ Abdullah tabi beni kıskandı yerden koca bir taş aldı onu atmayı denedi.
- Hıı!
+ Tabi benim atışım kadar karizmatik değildi. Ben bu işte uzmanım.
- ...
+ Sudi Arabistanlı yetkililer bana atışımdan ötürü plaket verdiler.
- höönk! Koca koca adamlar böyle mi aktivite yapıyorsunuz.
+ İşin en güzeli ne biliyon mu? Halime teyzen ezildi öldü.
- Of yaa!
+ Napalım ben de yeniden evlenirim. Canıma com com zaten.
6/15/2007
Arthur Machen
3 mart 1968 de doğan ve 15 aralık 1947'de ölen Asthour Machen doğaüstü olaylar, fantezi ve korku kurmacalarında iyi bilinen biridir. Aydaki Melekler mitinin yaratılmasında önemli rol almıştır. Asıl adı Arthur Llewelyn Jones'dur. Jones Machen dan etkilenip soy adını almıştır. Celtik ve Roman tarihle ilgilenmiştir. Eleusinian Gizemini konu alan Eleusinia adlı bir şiir kaleme almıştır (1881) bu onun ilk uzun çalışmasıdır. 1884'te ikinci çalışması Tütünün Anatomisi yayınlanmıştır. 1887'de müzik öğretmeni olan Amy Hogg ile evlenmiştir. 1890'larda magazinlere hikayeler yazmıştır, hikayelerinin pek çoğu gothic ve fantastik temalıdır. Aynı yıllarda ilk ana başarısı Büyük Tanrı Pan' düzenlemesi yapılmıştır. Bu yıllarda aesthetic harekete katılmıştır. Bir sonraki çalışması ise üç sahtekarlar olmuştur. Bunlar haricinde Rüyalar Tepesi, Hieroglyphics, Hayattan bir Parça, Beyaz İnsanlar ve Yeşim Taşındaki Süsü gibi çalışmaları yapmıştır.
1899'da karısı Amy büyük bir hastalık periyodundan sonra kansere daha fazla dayanamayıp ölmüştür. Bu çöküntülü hayatı sırasında A. E. Waite ile tanımış ve Hermetic Order of the Golden Down (A'A' : Ocult çalışmalar yapan tarihteki en ünlü tarikatlardan biridir. Günümüz alternatif yaklaşımlarından pek çoğu bu tarikata dayanmaktadır.)'ya üye olmuştur. 1903'te ikinci eşi Dorothie Purefoy Hudleston ile evlenmiştir. 1906'da çalışmaları ünlü Ruhlar Evi (The House of Souls)'nde toplanmıştır. Çalışmalarını Dr Stiggins - His views and principles da hafta sonları yayınlanmıştır. Fikirlerine The Academyde periyodik olarak bastırmıştır. Celtik kilisesine ait fikirlerini Büyük Şan (The Secret Glory)'de toplamıştır. Rüyalar Tepesi'nde daha sonra bunları neticelendirmiştir.
Londra Akşam Haberleri Gazetesinde gazeteci olarak 1910da çalışmaya başlamıştır. 1912de oğlu Hilary ve 1917'de kızı Janet dünyaya gelmiştir. 1914'de Bowman ve Aydaki Melekler (Angerls of Moon) gerçekleştirilmiştir. Fikirlerini 1915'de Büyük Dönüş, 1917'de Terör ile dile getirmiştir. 1922de 12 yıllık gazeteciliğini de sonlandırmıştır. 1923'de çalışmalarını derlemiş. 1923'de Yakın ve Uzak Şeyler (Things Near and Far), The London Adventure 1924'te Precious Balms yayınlanmıştır. 1926'lara gelindiğinde Arthur Machen pek çok yerde köşe yazarlığı yapan bir yazar olmuştur. 1929'dan 1933'e kadar Ailesi ile Amersham'a gitmiştir. 1943'lere gelindiğinde finansal zorluklarla karşılaşmıştır. 1947'de ise ölmüştür.
Arthur Machen gothic eserleri bizlere kazandırmıştır. Mistik bir inanç sistemi olmuştur. Onu neoromantizm içerisinde değerlendirmek faydalı olacaktır. Kendisi her zaman bilime, materyalizme, ticarete ve yobazlığa şüphe ile yaklaşmıştır. Mistik tutuculuğa bağlanmıştır. İngiliz kilisesi ile her ne kadar bağları olsa da Paganizme ilgi duymuştur. Kilisede Anglo yaklaşımlarla Ortodoks rutuellerinin olması gerektiğini düşünmüştür. Aleister Crowley onun çalışmalarına ve edebi eserlerine ilgi duymaktaydı fakat birbirleri ile hiç tanışamamışlardır. Iain Sinclair, Peter Ackroyd, Alan Moore ona ilgi duyan başkada kişilerdir.
1899'da karısı Amy büyük bir hastalık periyodundan sonra kansere daha fazla dayanamayıp ölmüştür. Bu çöküntülü hayatı sırasında A. E. Waite ile tanımış ve Hermetic Order of the Golden Down (A'A' : Ocult çalışmalar yapan tarihteki en ünlü tarikatlardan biridir. Günümüz alternatif yaklaşımlarından pek çoğu bu tarikata dayanmaktadır.)'ya üye olmuştur. 1903'te ikinci eşi Dorothie Purefoy Hudleston ile evlenmiştir. 1906'da çalışmaları ünlü Ruhlar Evi (The House of Souls)'nde toplanmıştır. Çalışmalarını Dr Stiggins - His views and principles da hafta sonları yayınlanmıştır. Fikirlerine The Academyde periyodik olarak bastırmıştır. Celtik kilisesine ait fikirlerini Büyük Şan (The Secret Glory)'de toplamıştır. Rüyalar Tepesi'nde daha sonra bunları neticelendirmiştir.
Londra Akşam Haberleri Gazetesinde gazeteci olarak 1910da çalışmaya başlamıştır. 1912de oğlu Hilary ve 1917'de kızı Janet dünyaya gelmiştir. 1914'de Bowman ve Aydaki Melekler (Angerls of Moon) gerçekleştirilmiştir. Fikirlerini 1915'de Büyük Dönüş, 1917'de Terör ile dile getirmiştir. 1922de 12 yıllık gazeteciliğini de sonlandırmıştır. 1923'de çalışmalarını derlemiş. 1923'de Yakın ve Uzak Şeyler (Things Near and Far), The London Adventure 1924'te Precious Balms yayınlanmıştır. 1926'lara gelindiğinde Arthur Machen pek çok yerde köşe yazarlığı yapan bir yazar olmuştur. 1929'dan 1933'e kadar Ailesi ile Amersham'a gitmiştir. 1943'lere gelindiğinde finansal zorluklarla karşılaşmıştır. 1947'de ise ölmüştür.
Arthur Machen gothic eserleri bizlere kazandırmıştır. Mistik bir inanç sistemi olmuştur. Onu neoromantizm içerisinde değerlendirmek faydalı olacaktır. Kendisi her zaman bilime, materyalizme, ticarete ve yobazlığa şüphe ile yaklaşmıştır. Mistik tutuculuğa bağlanmıştır. İngiliz kilisesi ile her ne kadar bağları olsa da Paganizme ilgi duymuştur. Kilisede Anglo yaklaşımlarla Ortodoks rutuellerinin olması gerektiğini düşünmüştür. Aleister Crowley onun çalışmalarına ve edebi eserlerine ilgi duymaktaydı fakat birbirleri ile hiç tanışamamışlardır. Iain Sinclair, Peter Ackroyd, Alan Moore ona ilgi duyan başkada kişilerdir.
6/13/2007
Dante Alighieri
Mayıs 1265'de Floransa'da doğdu 1321 yılında Ravenna'da öldü. İtalyan yazar Dante Alighieri, 26 Mart 1266'da Durante adıyla vaftiz edildi. 1274'de Yeni Hayat ve İlahi Komedya'da ölümsüzleştireceği Beatrice'yi (o yaşayan biridir) ilk kez gördü. Asıl adı Bice di Folco Portinari olan Beatrice 1290 yılında ölmüştür.
1983'de Floransa'nın önemli şairlerinden biri olarak ünlendi. Şair Guido Cavalcanti'yle yazışmalar yaptı. 1285 yılında evlendiği Gemma Donati'den, iki yıl sonra Pietro adında bir çocuk sahibi oldu. 1289 yılında Campaldino Savaşı'nda, Ghibellinoların şehri Arezzo'ya karşı savaştı.1292 yılında, Vita nuova (Yeni Hayat) adlı eserini yazdı. Yeni Hayat, Dante'nin 31 şiirini, bu şiirlerin yazılış amaçlarını ve şiirlerin yapısal çözümlerini barındıran bir düzyazı ile şiir çalışmasıdır.
Yoğun felsefe çalışmalarına başlamıştır. Felsefe konularında şiirler de yazmıştır. 1295 yılında Hekim ve Eczacılar Loncası'na üye oldu ve Floransa'nın siyasal yaşamına katıldı. Sonraları bazı meclislerde çalıştı. Lonca başkanı olarak Floransa'nın yönetimine seçildi. 1295'de Beyazlar ve Siyahlar olarak ikiye bölünen Guelfolar yüzünden kargaşa olmuştu. Dante bu karışıklılıkta papaya giden arabuluculardan biridir. 27 Ocak 1302'de para cezasına çarptırıldı ve kamu görevinden yasaklandı. Yakalanırsa yakılarak idam edilecekti.
Beyaz Guelfo grubundan sürgün arkadaşlarıyla bağlarını kopardı ve sonra bütün İtalya'yı gezdi. 1304-1308 yılları arasında De vulgari eloquentia (Halk dilinde, Belagat) ile Convivio (Şölen) adlı yapıtlarını yazdı. Bu yapıtlardan ilki, dil ve şiir üzerine görüşlerini; ikincisi ise felsefe düşüncelerini ve felsefi şiirleri içerir. Dört kitaptan oluşan ve felsefe, siyaset ve ahlak içeren Convivio adlı eserinin ikinci kitabı da astronomi ile ilgilidir aynı zamanda. İki yapıt da tamamlanmamıştır.
Bu yapıtlarının hemen ardından 1308'de Divina Commedia'yı (İlahi Komedya) yazmaya başladı ve ölümünden kısa bir süre öncesine kadar bu yapıt üzerinde çalıştı. Özgün adı Comedia (Komedya) olan bu yapıta ilahi nitelemesi sonra, Rönesansı da eklenmiştir. İtalyanca yazılan İlahi Komedya, karşılıksız aşkı Beatrice için yazılan bu destan aşkı ve insanı, geçmişi anlatır. Aynı zamanda İlâhi Komedya ile Convivio'da astronomi görüşleri de anlatılmıştır.
İlâhi Komedya, Dante'nin Cehennem, Araf ve Cennet'e yaptığı hayalî bir seyahatin öyküsüdür. Evren Batlamyus evrenidir. Yer merkezindedir ve hareketsizdir. Yer'in etrafında Ay, Merkür, Venüs, Güneş, Mars, Jüpiter ve Satürn'ün küreleri bulunur. Satürn küresinden sonra, sabit yıldızlar küresi ve ondan sonra da Hareket Ettirici Küre gelir. Onuncu küre Tanrının Evi'dir. Melekler küreleri çevirir. Aristoteles'in etkisi ile Ortak Merkezli Küreler olduğunu söyler Dante.
İlahi Komedya'dan sonra 1314'de Monarchia'yı (Monarşi) yazdı. Monorji konusu anlatılmıştır tek bir hükümdarın egemenliğini savundu. 1315 Haziran ayında suçlarını kabul ederse affedilecekti fakat reddetti. Çocukları da ceza kapsamına sürgüne gitti. Quaestio de aqua et terra (Su ve Toprak Sorunu) ile Egloge (Eklogalar)yı da yazıp öldü.
1983'de Floransa'nın önemli şairlerinden biri olarak ünlendi. Şair Guido Cavalcanti'yle yazışmalar yaptı. 1285 yılında evlendiği Gemma Donati'den, iki yıl sonra Pietro adında bir çocuk sahibi oldu. 1289 yılında Campaldino Savaşı'nda, Ghibellinoların şehri Arezzo'ya karşı savaştı.1292 yılında, Vita nuova (Yeni Hayat) adlı eserini yazdı. Yeni Hayat, Dante'nin 31 şiirini, bu şiirlerin yazılış amaçlarını ve şiirlerin yapısal çözümlerini barındıran bir düzyazı ile şiir çalışmasıdır.
Yoğun felsefe çalışmalarına başlamıştır. Felsefe konularında şiirler de yazmıştır. 1295 yılında Hekim ve Eczacılar Loncası'na üye oldu ve Floransa'nın siyasal yaşamına katıldı. Sonraları bazı meclislerde çalıştı. Lonca başkanı olarak Floransa'nın yönetimine seçildi. 1295'de Beyazlar ve Siyahlar olarak ikiye bölünen Guelfolar yüzünden kargaşa olmuştu. Dante bu karışıklılıkta papaya giden arabuluculardan biridir. 27 Ocak 1302'de para cezasına çarptırıldı ve kamu görevinden yasaklandı. Yakalanırsa yakılarak idam edilecekti.
Beyaz Guelfo grubundan sürgün arkadaşlarıyla bağlarını kopardı ve sonra bütün İtalya'yı gezdi. 1304-1308 yılları arasında De vulgari eloquentia (Halk dilinde, Belagat) ile Convivio (Şölen) adlı yapıtlarını yazdı. Bu yapıtlardan ilki, dil ve şiir üzerine görüşlerini; ikincisi ise felsefe düşüncelerini ve felsefi şiirleri içerir. Dört kitaptan oluşan ve felsefe, siyaset ve ahlak içeren Convivio adlı eserinin ikinci kitabı da astronomi ile ilgilidir aynı zamanda. İki yapıt da tamamlanmamıştır.
Bu yapıtlarının hemen ardından 1308'de Divina Commedia'yı (İlahi Komedya) yazmaya başladı ve ölümünden kısa bir süre öncesine kadar bu yapıt üzerinde çalıştı. Özgün adı Comedia (Komedya) olan bu yapıta ilahi nitelemesi sonra, Rönesansı da eklenmiştir. İtalyanca yazılan İlahi Komedya, karşılıksız aşkı Beatrice için yazılan bu destan aşkı ve insanı, geçmişi anlatır. Aynı zamanda İlâhi Komedya ile Convivio'da astronomi görüşleri de anlatılmıştır.
İlâhi Komedya, Dante'nin Cehennem, Araf ve Cennet'e yaptığı hayalî bir seyahatin öyküsüdür. Evren Batlamyus evrenidir. Yer merkezindedir ve hareketsizdir. Yer'in etrafında Ay, Merkür, Venüs, Güneş, Mars, Jüpiter ve Satürn'ün küreleri bulunur. Satürn küresinden sonra, sabit yıldızlar küresi ve ondan sonra da Hareket Ettirici Küre gelir. Onuncu küre Tanrının Evi'dir. Melekler küreleri çevirir. Aristoteles'in etkisi ile Ortak Merkezli Küreler olduğunu söyler Dante.
İlahi Komedya'dan sonra 1314'de Monarchia'yı (Monarşi) yazdı. Monorji konusu anlatılmıştır tek bir hükümdarın egemenliğini savundu. 1315 Haziran ayında suçlarını kabul ederse affedilecekti fakat reddetti. Çocukları da ceza kapsamına sürgüne gitti. Quaestio de aqua et terra (Su ve Toprak Sorunu) ile Egloge (Eklogalar)yı da yazıp öldü.
Diğer Dinlerde Şeytan
Satan kavramı dünyevi olmayan ruhani bir kavramdır. Ruhsal etkisinin olmaması gibidir. Satanizm'de Satan kavramı Budizm'deki Buddha kavramına çok benzemektedir. Kavram olarak Satan Hıristiyanlık'tan ve İslam'dan (Şeytan olarak) çıkmaktadır.
Satan kavramı tanrı kavramının açıklanamaz kötülüğe getirdiği ikincil bir güç kavramıdır. Şöyle ki, Tanrı mutlak ve tek ise ve tek hakim güç ise dünyadaki her şeyden de o sorumludur, bunun içine kötülük de girmektedir. Fakat Tanrı mutlak iyilik ile ilişkilendirilmiş bir teklik olarak (Modern Sami dinlerde. Eski Sami dinlerde Yahova Elohem IOA'ya rastlanır. Bu izler ilk donem Hıristiyanlığında da görülür.) kötülükten sorumlu tutulamaz. Bu durumda kötülüğe ilişkin bir ruhani kavram gerekmektedir. Satan kavram gereği Tanrıdan (Allah) basit bir yaratık olmalıdır bu nedenle düşen bir melek olarak resmedilmiştir. İnsanın iyi olabilme yetisi (ki insanlık bunu ne denli kullanıyorsa) onu Satan'dan üstün yapmaktadır. Bu nedenle Satan ile adem arasında hepimizin bildiği itaat kavgası bulunmaktadır.
Satanizim'de demonik inanç (Şeytanın da içinde bulunduğu demonlar silsilesi ile oluşturulan çok tanrılı bir inanç sistemi) da çok yaygın olarak görülmektedir. Satanistler tanrı kavramına inanmaz. Tanrı kabul edilmez bir yokluk kavramıdır. Demonik inançta iki tanrılar gurubundan bir gurubun oluşturduğu inanca tanrı denmektedir. Her ne kadar satanizmde demonik inanç geleneği olsa da Modern Satanizmde Demonların ve Şeytan'ın varlığı da inkar edilir. Modern Satanizm'de Şeytan var olmayan bir kavramdır. Klasik Satanizm'de ise Şeytan dünya ile direk ilişiği olmayan uzak bir krallığın (diyarın) efendisidir. Satanizm'de kötü mekan olarak kabul edilen yer dünyadır.
Satan inancı kesinlikle bir ikilik kavramından çıkmıştır. Bu kavramlar Karanlık/Aydınlık, İyi ve kötü, Dişi ve erkekdir. Hıristiyanlık ve Müslümanlık açısından bu düalist yaklaşıma bakıldığında onu Kötü, Habis, Hastalıklı, Dişi, Çirkin, Ateş (Toprak ise onlar olur), Büyü (Sihir, İyileştirme, Simya, Voodoo) ve Bilim (Dine aykırı tüm hesaplamalar, Batlamyus evrenini reddetme, Kopernik ile çatışma vs.)) ile ilişkilendirilir. Buna karşın bir kavramsal karışıklık da mevcuttur. Dişi tüm kültürlerde güzelliktir fakat tanrı erkek bir figürdür (Isa (Yaşua) erkektir. Peygamberler de. İslam'da kadın şahitliği anca iki kadın olurlarsa kabul görebilir. Yahudilikte ibadethanelere kadın giremez adet gördüğünde eşine dokunamaz, yemek yapamaz.) oysa Satanizm'de dişiliği sahiplenme kutsama çabası vardır. Bu da Satanizmi Lilith (Eski ahitte Yahova onu ademle aynı anda topraktan yaratmıştır. Fakat o altta kalmak istemez ve cennetten dünyaya kaçar. Tanrı ona geri dönmesi için üç melek yollar fakat o Satan ile kalmayı yiyeler. Adem psikolojik darboğaza girmiştir Tanrı da onun kaburgasından Eve [Havva] isimli kadını yaratır. Eve Lilith'e fiziksel olarak çok benzemektedir fakat erkeğinin kaburgasından yaratıldığı için adem bir yerde onun yaratıcısı olmuştur. Eve bu yüzden ademin altında yatmayı kabullenebilmektedir.) ile ilgilenmeye sevk etmiştir. Ateş ile karanlık kavramları ters düşmektedir. Ayrıca Lucifer (İncil'de geçen bir isim, düşmüş bir melek. Kimi zaman Satan'ın diğer bir ismi olduğu söylenir.) kelimesi ışık getiren demektir. Lucifer öğreten bir melekti ve o cennette ışıldıyordu. Satan kelimesi ise İbranice muhalif demektir. Satan kavramlara mualif olarak en iyi sonucu elde etmede kullanılırdı. Arapça'da Satan kelimesine karşılık Şeytan kelimesi türetilmiştir. Bir teoriye göre İbranicede'ki Satan kelimesi eski mısır tanrısı Set'le (Set mısır yer altısı tanrısıdır.) ilgilenen manasında Sethian kelimesinden gelmektedir. Arapça'daki Şeytan kelimesi ise eski Babil, Aka tanrısı Şeyt'ten (Sulara hükmettiğine inanılmakta idi.) gelmektedir.
Satanizm'de iki temel yaklaşım bulunmaktadır. Bunlar modern satanizm ve Sol Kol Satanizmi'dir. Modern Satanizm'de şeytan varlığı kabul edilmemektedir. Sol kol satanizm'de ise Satan kişiselleştirilmiş bir varlıktır.
"Satanizm beyaz ışık dini değildir. Sol kol satanizminde kişiselleştirilmis Satan'nın kurallandırdığı ete, günlük yaşama, hazza dayalı bir dindir." : Satanist İncil: Luciferin Kitabı. Anton Layev
Yukarıdaki cümleden de anlaşılabileceği üzere Modern Satanizm kendisinden önce var olmuş olan sol kol Satanizm'in kavramları ile Şeytan inancı olmadan dünyayı izah etme çabasındadır. Satanizmi bu açıdan değerlendirirsek. Teoistler nasıl Tanrı ile direkt bir iletişime girmiyorsa veya atheistler nasıl athe isimli bir tanrı ile ilgilenmiyorsa ve Ventriloquistsler nasıl venturu ile bağları yoksa Satanizm de satan ile direkt bağı bulunmaksızın o kavram ve terminolojileri ortak değerler kabul eder.
"Pek çok Satanist Satan'ın antropolojik kavramlar ile izah edilen, kuyruğu kancalı, boynuzlu olarak kabul etmemektedir. O sadece doğanın karanlıkla ilişkili dengesinden kaynaklı bir kuvvetidir." : Satanist İncil: Luciferin kitabı. Anton Layev.
Satan figürünün boynuzlu olarak resmedilmesinin temel sebebi eski antik tanrıların boynuzlu oluşlarındandır. Bu tanrı figürleri semavi dinlerde daha kötülük ile ilişkilendirdikleri için bu figürler şeytani kabul edilmişlerdir. Şeytanın net şekli özellikle antik Avrupa paganizmi ile oluşturulmuştur.
Tanrı kişilerin deneyimsel ve bilgilerine dayalı olarak oluşturdukları bir inançtır. Semavi dinler dışındaki insanlar monoteist, dualist, pagan, panteist gibi isimler ile kendilerini izah etmektedirler. Satanizm de bu tipten bir kavramdır.
Şeytana yüklenen diğer bir ünvan "Devil" veya "İblis" kavramıdır. İblis tüm semavi dinlerde mutlak kötülüktür. Satanistler Devil kavramı ile Satan kavramının birbirine karıştırılması noktasında hassasiyet gösterir. Satanist'ler kendilerinin kötülüğe atfedilmesinden ve kötülüğe taptıklarının düşünülmesinden hoşnutsuzdur. Evet devil kavramı Satanizm'de kullanılmaktadır fakat burdaki ilişki kesinlikle Semavi dinlerden kaynaklanmaktadır. Satanizm genel anlamda sisteme karşıdır.
"Satanizm karşıtlık ve toplum geleneklerine uymamaktır. Satanizm yüksek yeteneklerin avantaja çevrilmesidir. Bu nedenle yaklaşımımız satanizm olarak adlandırılmaktadır. Çünkü böyle adlandırmak çok eylencelidir." : İblisin Notdefteri. Anton Layev.
Satanizmin'in ismi Satanizm olunca karşı duruş marjinalite daha da artmaktadır.
"Tüm iyilikler kötülüğe atfedilmektedir. Aşk kötü bir kavramdır çünkü cinselliğe dayanır ve cinselik yasaklardan biridir."
"Satan güvesizliktir. Tanrı Adem ile Havva'nın yasak meyvadan yememesini söylemiştir. Allah yaratımının güvensiz çalışmasını istemez. Tüm bu teolojilerde Satan, en zeki yaratıktır ve reddedilmesine rağmen halen durmaktadır. Bu dinlerde Satan insanlığa bilgiyi tüm tabulara karşı aramasını söylemektedir." : Vexen Crabtree.
Bu durumda bizlere sıklıkla neden kendimizi Satanist olarak adlandırdığımız sorulabilir. Mutlak kötülük ile bir işimiz yoksa neden kötülük ile ilişkili bir dini ismimiz var? Esazında bu cevap çok basit. İçinde bulunduğumuz sistem satanizm olarak adlandırılmaktadır. İsmini değiştirmek yersiz bir çaba olur. Bu sistemin adını Satanizm olarak koyanlar biz değildik semavi dinlerdi. Satanizmin yaptığı bu kavram Satanizm değildir diye reddetmemek olmuştur. Yoksa benzer inanç sistemleri kendilerine başka isimler vermektedir. Bunun da sebebi toplumsal baskıdır. Yoksa doğa merkezli olan tanrıyı reddeden kişisel gelişme ve kişi merkezli (otoistik) yaklaşımın içerisindeyiz. Aynı tanımı yapan başka yaklaşımlar da var (wicca, witchcraft vs.) fakat satanistlerin farkı mücadeleci ruhları ile satanist ismini alıp bir duruş sergileyebilmelidir.
Bugun için modern satanistler kendini Church of Satan ile ilişkilendirirken başka yaklaşımları da olabilir. Demonik manada satanist olsa da olmasada bir Satanistin bole bir ünvan kullanmasında sakınca yoktur. Evet pek çok Satanist Church Of Satan'ı bir kitap kulübü olarak görmektedir. Bu da yalan değildir. Günümüzde Satanist'ler farklı yapılanmalar içine de girmektedir. Ama Chuch of Satan Kilise şeytandır vurgusundadır. Bu yapılanmanın Set tapınağı (Temple of Set) olması onu mısıra has yapar, Şeytanın Camii (Mosque of Shaitan) tanımı da İslam için doğuda kullanılabilir.
Satan kavramı tanrı kavramının açıklanamaz kötülüğe getirdiği ikincil bir güç kavramıdır. Şöyle ki, Tanrı mutlak ve tek ise ve tek hakim güç ise dünyadaki her şeyden de o sorumludur, bunun içine kötülük de girmektedir. Fakat Tanrı mutlak iyilik ile ilişkilendirilmiş bir teklik olarak (Modern Sami dinlerde. Eski Sami dinlerde Yahova Elohem IOA'ya rastlanır. Bu izler ilk donem Hıristiyanlığında da görülür.) kötülükten sorumlu tutulamaz. Bu durumda kötülüğe ilişkin bir ruhani kavram gerekmektedir. Satan kavram gereği Tanrıdan (Allah) basit bir yaratık olmalıdır bu nedenle düşen bir melek olarak resmedilmiştir. İnsanın iyi olabilme yetisi (ki insanlık bunu ne denli kullanıyorsa) onu Satan'dan üstün yapmaktadır. Bu nedenle Satan ile adem arasında hepimizin bildiği itaat kavgası bulunmaktadır.
Satanizim'de demonik inanç (Şeytanın da içinde bulunduğu demonlar silsilesi ile oluşturulan çok tanrılı bir inanç sistemi) da çok yaygın olarak görülmektedir. Satanistler tanrı kavramına inanmaz. Tanrı kabul edilmez bir yokluk kavramıdır. Demonik inançta iki tanrılar gurubundan bir gurubun oluşturduğu inanca tanrı denmektedir. Her ne kadar satanizmde demonik inanç geleneği olsa da Modern Satanizmde Demonların ve Şeytan'ın varlığı da inkar edilir. Modern Satanizm'de Şeytan var olmayan bir kavramdır. Klasik Satanizm'de ise Şeytan dünya ile direk ilişiği olmayan uzak bir krallığın (diyarın) efendisidir. Satanizm'de kötü mekan olarak kabul edilen yer dünyadır.
Satan inancı kesinlikle bir ikilik kavramından çıkmıştır. Bu kavramlar Karanlık/Aydınlık, İyi ve kötü, Dişi ve erkekdir. Hıristiyanlık ve Müslümanlık açısından bu düalist yaklaşıma bakıldığında onu Kötü, Habis, Hastalıklı, Dişi, Çirkin, Ateş (Toprak ise onlar olur), Büyü (Sihir, İyileştirme, Simya, Voodoo) ve Bilim (Dine aykırı tüm hesaplamalar, Batlamyus evrenini reddetme, Kopernik ile çatışma vs.)) ile ilişkilendirilir. Buna karşın bir kavramsal karışıklık da mevcuttur. Dişi tüm kültürlerde güzelliktir fakat tanrı erkek bir figürdür (Isa (Yaşua) erkektir. Peygamberler de. İslam'da kadın şahitliği anca iki kadın olurlarsa kabul görebilir. Yahudilikte ibadethanelere kadın giremez adet gördüğünde eşine dokunamaz, yemek yapamaz.) oysa Satanizm'de dişiliği sahiplenme kutsama çabası vardır. Bu da Satanizmi Lilith (Eski ahitte Yahova onu ademle aynı anda topraktan yaratmıştır. Fakat o altta kalmak istemez ve cennetten dünyaya kaçar. Tanrı ona geri dönmesi için üç melek yollar fakat o Satan ile kalmayı yiyeler. Adem psikolojik darboğaza girmiştir Tanrı da onun kaburgasından Eve [Havva] isimli kadını yaratır. Eve Lilith'e fiziksel olarak çok benzemektedir fakat erkeğinin kaburgasından yaratıldığı için adem bir yerde onun yaratıcısı olmuştur. Eve bu yüzden ademin altında yatmayı kabullenebilmektedir.) ile ilgilenmeye sevk etmiştir. Ateş ile karanlık kavramları ters düşmektedir. Ayrıca Lucifer (İncil'de geçen bir isim, düşmüş bir melek. Kimi zaman Satan'ın diğer bir ismi olduğu söylenir.) kelimesi ışık getiren demektir. Lucifer öğreten bir melekti ve o cennette ışıldıyordu. Satan kelimesi ise İbranice muhalif demektir. Satan kavramlara mualif olarak en iyi sonucu elde etmede kullanılırdı. Arapça'da Satan kelimesine karşılık Şeytan kelimesi türetilmiştir. Bir teoriye göre İbranicede'ki Satan kelimesi eski mısır tanrısı Set'le (Set mısır yer altısı tanrısıdır.) ilgilenen manasında Sethian kelimesinden gelmektedir. Arapça'daki Şeytan kelimesi ise eski Babil, Aka tanrısı Şeyt'ten (Sulara hükmettiğine inanılmakta idi.) gelmektedir.
Satanizm'de iki temel yaklaşım bulunmaktadır. Bunlar modern satanizm ve Sol Kol Satanizmi'dir. Modern Satanizm'de şeytan varlığı kabul edilmemektedir. Sol kol satanizm'de ise Satan kişiselleştirilmiş bir varlıktır.
"Satanizm beyaz ışık dini değildir. Sol kol satanizminde kişiselleştirilmis Satan'nın kurallandırdığı ete, günlük yaşama, hazza dayalı bir dindir." : Satanist İncil: Luciferin Kitabı. Anton Layev
Yukarıdaki cümleden de anlaşılabileceği üzere Modern Satanizm kendisinden önce var olmuş olan sol kol Satanizm'in kavramları ile Şeytan inancı olmadan dünyayı izah etme çabasındadır. Satanizmi bu açıdan değerlendirirsek. Teoistler nasıl Tanrı ile direkt bir iletişime girmiyorsa veya atheistler nasıl athe isimli bir tanrı ile ilgilenmiyorsa ve Ventriloquistsler nasıl venturu ile bağları yoksa Satanizm de satan ile direkt bağı bulunmaksızın o kavram ve terminolojileri ortak değerler kabul eder.
"Pek çok Satanist Satan'ın antropolojik kavramlar ile izah edilen, kuyruğu kancalı, boynuzlu olarak kabul etmemektedir. O sadece doğanın karanlıkla ilişkili dengesinden kaynaklı bir kuvvetidir." : Satanist İncil: Luciferin kitabı. Anton Layev.
Satan figürünün boynuzlu olarak resmedilmesinin temel sebebi eski antik tanrıların boynuzlu oluşlarındandır. Bu tanrı figürleri semavi dinlerde daha kötülük ile ilişkilendirdikleri için bu figürler şeytani kabul edilmişlerdir. Şeytanın net şekli özellikle antik Avrupa paganizmi ile oluşturulmuştur.
Tanrı kişilerin deneyimsel ve bilgilerine dayalı olarak oluşturdukları bir inançtır. Semavi dinler dışındaki insanlar monoteist, dualist, pagan, panteist gibi isimler ile kendilerini izah etmektedirler. Satanizm de bu tipten bir kavramdır.
Şeytana yüklenen diğer bir ünvan "Devil" veya "İblis" kavramıdır. İblis tüm semavi dinlerde mutlak kötülüktür. Satanistler Devil kavramı ile Satan kavramının birbirine karıştırılması noktasında hassasiyet gösterir. Satanist'ler kendilerinin kötülüğe atfedilmesinden ve kötülüğe taptıklarının düşünülmesinden hoşnutsuzdur. Evet devil kavramı Satanizm'de kullanılmaktadır fakat burdaki ilişki kesinlikle Semavi dinlerden kaynaklanmaktadır. Satanizm genel anlamda sisteme karşıdır.
"Satanizm karşıtlık ve toplum geleneklerine uymamaktır. Satanizm yüksek yeteneklerin avantaja çevrilmesidir. Bu nedenle yaklaşımımız satanizm olarak adlandırılmaktadır. Çünkü böyle adlandırmak çok eylencelidir." : İblisin Notdefteri. Anton Layev.
Satanizmin'in ismi Satanizm olunca karşı duruş marjinalite daha da artmaktadır.
"Tüm iyilikler kötülüğe atfedilmektedir. Aşk kötü bir kavramdır çünkü cinselliğe dayanır ve cinselik yasaklardan biridir."
"Satan güvesizliktir. Tanrı Adem ile Havva'nın yasak meyvadan yememesini söylemiştir. Allah yaratımının güvensiz çalışmasını istemez. Tüm bu teolojilerde Satan, en zeki yaratıktır ve reddedilmesine rağmen halen durmaktadır. Bu dinlerde Satan insanlığa bilgiyi tüm tabulara karşı aramasını söylemektedir." : Vexen Crabtree.
Bu durumda bizlere sıklıkla neden kendimizi Satanist olarak adlandırdığımız sorulabilir. Mutlak kötülük ile bir işimiz yoksa neden kötülük ile ilişkili bir dini ismimiz var? Esazında bu cevap çok basit. İçinde bulunduğumuz sistem satanizm olarak adlandırılmaktadır. İsmini değiştirmek yersiz bir çaba olur. Bu sistemin adını Satanizm olarak koyanlar biz değildik semavi dinlerdi. Satanizmin yaptığı bu kavram Satanizm değildir diye reddetmemek olmuştur. Yoksa benzer inanç sistemleri kendilerine başka isimler vermektedir. Bunun da sebebi toplumsal baskıdır. Yoksa doğa merkezli olan tanrıyı reddeden kişisel gelişme ve kişi merkezli (otoistik) yaklaşımın içerisindeyiz. Aynı tanımı yapan başka yaklaşımlar da var (wicca, witchcraft vs.) fakat satanistlerin farkı mücadeleci ruhları ile satanist ismini alıp bir duruş sergileyebilmelidir.
Bugun için modern satanistler kendini Church of Satan ile ilişkilendirirken başka yaklaşımları da olabilir. Demonik manada satanist olsa da olmasada bir Satanistin bole bir ünvan kullanmasında sakınca yoktur. Evet pek çok Satanist Church Of Satan'ı bir kitap kulübü olarak görmektedir. Bu da yalan değildir. Günümüzde Satanist'ler farklı yapılanmalar içine de girmektedir. Ama Chuch of Satan Kilise şeytandır vurgusundadır. Bu yapılanmanın Set tapınağı (Temple of Set) olması onu mısıra has yapar, Şeytanın Camii (Mosque of Shaitan) tanımı da İslam için doğuda kullanılabilir.
Doğrular ve Yanlışlar
Bu yazımda sizlere bazı genel soruların cevaplarını vermek sureti ile satanizmi tanılayacağım.
Satanistler tanrıya inanır mı?
Satanistler tanrıya inanmazlar. Bunu su şekilde izah edebiliriz. Tanrı mutlak iyiliğe karşılık bir kavramdır. O bağışlayıcı ve affedicidir. Oysa dünya mükemmel bir adalet ve düzen içerisinde değildir. İnsanlar birbirini öldürmekte, yaptıkları günahlar için sürekli af dilemektedir. Mutlak iyi bir tanrı söz konusu değildir. Tüm kozmosun mutlak adaleti olmayan bir düzeni ve enerjisi vardır. Tüm bu yaratımın bu düzensizlik içerisinde Evrenin mimarı gibi bir kavramla ortaya çıktığı söylenemez. Evren bir tümlük içerisinde kendi dinamiği ve enerjisi ile bir varlıktır.
Satanistler Şeytanı tanrı olarak mı görür?
Satanizm de iki yaklaşım bulunmaktadır. Bunlar sol kol Satanizm'i ve modern Satanizm'dir. Modern Satanizm de şeytan tanrısal zıtlığı simgeleyen bir simgedir. Modern Satanizm'de şeytan yoktur. Sol kol Satanizm'de ise evrenin gücü ve kozmosun bir yanını da bizim göremediğimiz varlıklar oluşturur. Bunlara Melek ve Demon denmektedir, bu varlıklar mevcuttur fakat tanrısal bir kavram değil kendi düzenlerinin kavramlarıdır. Bazı sol kol yaklaşımlarında satan tüm diğer demonlar gibi bir tanrıdır bazılarında ise önemli bir ruhani yaratıktır. Genellikle satan insana tanrı olmanın yolunu gösteren bir ruhani oluşum olarak görülür.
Satanistler ayin yapar mı?
Satanistler ayin yapar. Ayinlerin pek çoğu meditasyon içerir. Modern Satanizm'de bunlar hoş aktiviteler olarak geçerken klasik Satanizm'de (sol kol) bu rutualler diğer ruhani yapılar ile etkileşime girmek için yapılır. Ayinler tapınma değildir.
Satanistler cennet ve cehenneme inanır mı?
Satanistler kesinlikle insanların iyi ve kötü olarak sınıflandırılamayacağını düşünür. Tanrıya küfür İslam gibi bir dinde büyük günahtır fakat hayat sizin bacaklarınızı elinizden alırsa tanrının size adaletli davrandığını düşünür müsünüz? Bu adaletsiz ortam içinde inanları iyi ve kötü diye ayırtmak imkansızdır. Bu nedenle kötülerin yakıldığı bir cehennem ve iyilerin huriler ile seks yaptığı (ölen iyi kadınlar için cennette zina yok sanırım) bir cennet gravürü yanlıştır.
Satanist'lerin bir kısmı ölümden sonra hayata inanır. Genellikle bunun için mısır mitlerinden gelen Orion takım yıldızı yönünde bir mekandan söz edilir. Bazı Satanistler ölü ruhlar mekanını paralel bir dünya olarak görür. Bu ölüler diyarına Satanizm geleneğine göre cehennem de dendiği olmaktadır. Bu anlayışta cehennem kazanların olduğu bir mekan değildir. Cehennem için genellikle kale ve şatoların olduğu mavi auralı bir mekan tanımı yapılmaktadır.
Demon nedir?
Demon özel bir enerji formunda bir yaratıktır. Bunlar meleklere benzemektedir. İncil Tevrat Kuran gibi kitaplar bunların düşmüş melekler olduğunu söyler fakat Satanizm'de bu yaratıkların düşmediği inancı vardır. Satanist'ler demonları özel formlu yaratıklar olarak görür. Demonlar doğanın bazı güçlerini kontrol edebilmektedir. Satanistlerin bir kısmı ise demonların varlığına inanmaz.
Satanistler kedi keser mi?
Satanistlerin hiç bir hayvan ile alıp veremediği yoktur. Satanizm'de kurban inancı bulunmamaktadır. Kurban inancı Yahudilikte günah keçisi, İslam'da kurban, Hıristiyanlıkta İsa'nın bedeni şeklindedir. Bayramlarında sokakta boğa peşinde koşturanlar Satanistler değil Müslümanlardır. Satanizm'de rutueller esnasında sunaklar kullanılır ama bu sunaklara ölü hayvan değil yanan mumlar konur. Satanizm'de beş elemente önem verilir. Bunlar ateş, su, toprak, hava ve ruhtur. Bu elementler haricinde bir materyal kullanılmaz. Bazı gençlik gurupları saçma sapan ayinler tertip etmiş olmaları onları Satanist yapmaz.
Satanistler kötü davranışlar sergiler mi?
Davranış davranıştır. İyisi kötüsü olmaz. Satanistler özel olarak kötü davranmaz. Genel olarak ahlakın temeli din değildir. Birisi size fazla para üstü verirse iade edersiniz, önünüzde çocuk arabalı bir hanım basamaktan çıkamıyorsa arabayı kaldırır yardım edersiniz. Bunun din ile bir alakası yoktur.
Satanistler 13 sayısına önem verir mi? Her ayın 13'ünde ayin yapar mı? Ayın 13'ünde doğanları öldürür mü?
Demon biliminde şeytanın rakamı 6 veya 7'dir, Lucifer'inki ise 9'dur. Bir senede ay toplam 13 kere dolun ay olur. 13 rakamının kötü azledildiği dinin adı Hıristiyanlıktır. 13ncü havari ihanet etmiştir bundan kaynaklı bir 13 kötülüğü inancı vardır. Satanistler ayın 13'de hiç bir şey yapmazlar. Dolunay zamanlarına Estabat denir ve bu zamanlar satanistler bir araya gelir. Bir satanist covende en fazla 13 üye bulunur. Satanizm'de geçen bayramlar 31 Ekim Samhain (Halloween), 21 Aralık Yule, 31 Ocak Imbolc (Candlemass), 21 Mart Vernal, 30 Nisan Beltaine (Walpushnach), 21 Haziran Litha, 31 Temmuz Lughnassad, 21 Eylül Mabon şeklindedir. Ayın 13ünün hiç bir anlamı yoktur. Satanistler kimseyi ve hiç bir canlıyı öldürmezler çünkü bir faydası yoktur. Ayrıca bu satırları yazarken 13 mart doğumlu olduğumu da söylemeliyim.
Yıldızın içindeki keçi kafası şeytanı mı simgeler?
Hayır. Bu simgenin adı Baphometh'tir. Baphomet tapınak şövalyelerinin taptıkları iddia edilen demondur. Katolik kilise tapınak şövalyelerini bu sav sonucu dağıtmıştır (Ayın 13nde cuma günü). Baphomet aynı zamanda tarih boyunca Satanist addedilen işlerin içinde adı geçmiştir. Simge daha sonra Crolyew tarafından son halini almış ve çevresine İbranice Lavetian yazılmıştır. Simge Satanizm'in simgesidir fakat simge Satan değildir. Baphometh tahıl ve verim tanrısıdır.
Ters pentagram nedir?
Pentagram beş köşeli yıldıza verilen addır. Bu simge tarih boyunca Venüs yıldızı (Venüs gezegeninin ekinoks anında gece boyu gökte çizdiği şekil) ve doğanın beş elementi ile ilişkilendirilmiştir. Yıldızın en üst kısmına ruh ucu oturacak şekilde ruh, hava, toprak, su ve ateş elementlerinin yerleştirilerek ayin yapılması tarihin ilk dönemlerinden beri gelen bir törendir. Simgenin Satanizm'de ters olmasının anlamı ise kısaca ruh ucuna kişinin kendisinin oturarak pentagrama bakması esnasında gördüğü görüntüden kaynaklanmaktadır. Pentagramın düz veya ters olmasının özel bir başka anlamı yoktur. Wicca ve paganlar pentagramı düz olarak taşırken biz Satanistler ters olarak taşımaktayız bu bizim farklı bir gelenekten geldiğimizi göstermemektedir.
Ters haç nedir?
Ters haç Satanistlere özgü bir işaret değildir. Bu simgeye anti-christ denmektedir. Hıristiyanlık ve tüm semavi dinlere karşı olmayı simgeler. Ters haç simgesini Satanistler haricinde tüm Hıristiyanlık karşıtları da kullanır.
Satanistler metal müzik dinleyen ve siyah giyen gençler midir?
Satanistler metal müzik dinleyecek diye bir kural yoktur. Bazı Satanistler klasik müzik ve operadan hoşlanır, bazıları ise elektronik müzik dinler. Satanizm konulu müzik yapan metal gurupları genelde black metal guruplarıdır. Zaten black metalin simgesinin de baphomet olması bunun bir göstergesi kabul edilebilir. Black metal gurupları Satanizm temalı şarkı yapmaları onları illa ki Satanist yapmaz. Fakat her dinin dini objelerini anlattığı bir müzik türü ve ilahi sistemi vardır. Satanistlerin bir kısmı bunu sert müziklerle gerçekleştirmektedir. Satanist kökleri binlerce yıl önceye giden ve özellikle ortaçağ ve ortaçağ sonrası Avrupası'nda şekillenen bir inanç sistemidir. Metal müzik ise hard core sonrası çıkmıştır. Black metal ise tür olarak çok daha yenidir. İlk modern Satanistler ocult müzik türleri ortaya koymayı denemişlerdir. Ortaçağda ise daha çok tiyatral etkinlikler ve opera ile yazılı edebiyatta Satanizm etkisi görülebilir. Her din gibi Satanist de edebiyatı etkilemiştir. Bu her yazılan şey doğrudur anlamına gelmez çünkü edebiyatta ve sanatta en etkin din her zaman Katolik Hıristiyanlık olmuştur. Buna paralel protest bazı kilise yapılarının şeytan görüşleri de edebiyata nüfus etmiş ve etkili olmuştur. Satanistler siyah giymek durumunda değildir. Genellikle siyah tercih edildiği olmuştur ama pek çok takım elbiseli gravatlı Satanist de bulunmaktadır. Kıyafetine bakarak insanın Satanist olduğunu anlayamazsınız. Hatta Satanist olmayan pek çok insan siyah giyer ve Satanizm ile benzer söylevlerde bulunur. Bu onları Satanist yapmaz. Satanistler ayin esnasında (summon rutuali ve demon ile iletişim çabası) düz renkleri tercih eder. Düz siyah veya düz beyaz en çok kullanılanlardır. Bu işlem esnasında çıplak olma durumu da olabilir. Çıplaklık her zaman cinsellik değildir. Cinsellik o kadar da kötü olmasa bile. Demon ilişkilerinde genellikle tek başına gerçekleşir. Bu bir konsantrasyon işidir. Meditasyon çabasıdır. Satanistlerin büyük bir çoğu summon esnasında çıplak olmayı yiyeler. Modern Satanistler summon rutuali (davet ayini) gerçekleştirmez.
Satanizm'de loca veya benzeri yapılanmalar var mıdır?
Satanizm'de loca ve loncalar yoktur. Bunlar masonluğa özgü yapılanmalardır. Satanizm'de Satanistlerin bir araya geldiği yapının adına Coven denmektedir. Coven İngilizce'den Türkçe'ye anlamı ile Cadı topluluğu demek olup belirli ve yeter sayıda üyeden meydana gelir. Bu üyeler genellikle covenin simgeleştirdiği demonun sigilini (işaretini) kullanırlar. Covenin başındaki kimseye rahip (Kadın veya erkek olabilir. Cinsiyet ayrımı yoktur.) denmektedir. Covendeki ikinci adam daha çok toplantı yeri zamanı müzik ve yiyecekleri organize eder. Coven toplantısında sosyal konularda sohbetler edilir kitaplar paylaşılır. Bir arkadaşlık kulübüdür kısaca.
Satanistler ruh çağırır mı?
Daha çok demonik guruplarda qijia tahtası (cadı tahtası, bu tahtada harflerden oluşan bir tahtadır kabın üzerine parmak konur ve harfler üzerinde gezinilir.) kullanıldığı olur. Ama bu tur bir çaba genellikle sergilenmez. Demon summon ederken tahtadan çok meditasyon faydalı olmaktadır. Buna astral dünyaya geçiş de denmektedir. Genellikle düz giysiler ile veya çıplak olarak yanan aleve bakarak ve pentagram içinde oturarak veya pentagramın ruh gözünde oturarak gerçekleşir.
Satanistler dua eder mi?
Satanistler Tanrıya dua etmez. Ama ayinler için özel büyülü cümleler kullanılır. Bu kelimeler genellikle Enoch dilinden gelir. Satanistler enoch dilini sıklıkla kullanılır. Bu dil Dr. Jhon Dee'ye dikte edilen meleklerin dilidir. Zaten Satanist ayinler de daha çok Dr. Dee'nin yaptığı büyülerden gelmektedir. Yo, Iao, Kuwahah, Iaida, Saitan, Hail, Ave, Shemhamforash, Ragie en çok kullanılan sözlerdir.
Satanistlerin özel selamlaşma metotları varmış, bu doğru mu?
En çok kullanılanı Hail! dir. Seslenmek anlamına gelir. "Hail!" şeklinde selamlaşma gerçekleşir. Satan ismi de Hail ile anılır rutuallerin sonunda. "Hail Satan" şeklinde kullanılır. Hail ile her şey kullanılabilir. "Hail Azazel", "Hail Lilith" bazı örnekler olabileceği gibi "Hail Arkadaşım" da denebilir. Bir diğer kelime ise "Ave!" dir. Çiftli kullanıldığı olur. "Ave Ave! Demonos" şeklinde ikili kullanılır. Bir diğer kelime Regie ise nadiren kullanılır. Satanistler ayin sonunda "Shemhamforash!" (Tüm eski Tanrılar adına demektir, Kabalizmde 72li ruh silsilesidir Goitia sayısı da 72dir çünkü bunlar eştir.) da diyebilir. Shemhamforash elle de yapılabilen bir işarettir. Elin orta ve yüzük parmakları içe katlanır ve başparmak ile üzerine bastırılır. Böylece iki boynuzlu bir kafaya benzeyecektir.
Satanistler kara büyü yapar mı?
Büyünün rengi olmaz. Büyü büyüdür. Tüm ocult (gizemcilik), hermetik (gizli) ve ezoterik (kendi içinde kapalı) yapılarda olduğu üzere satanistler de büyüler ile ilgilenir. Rutuellerin her biri bir büyüdür.
Satanistler ruhunu Şeytana satmış diyorlar, bu doğru mudur?
Satanistler Satanist olurken, coven içine girerken bir inisiyasyondan (giriş töreni) geçer. Bu inisiyasyonlardan en çok bilineni kişinin bir kağıda kendi kanının (başka pek kan kullanılmaz, bazı guruplarda kandillerin içine bir damla damlatıldığı olur) bir damlası ile imza atıldığı törendir. Bu tören giriş için yapılır. Ruh kimseye satılamaz. Bu giriş töreni eski cadı geleneklerdendir.
Satanistler Cadı mıdır?
Cadılığın bir dini yoktur. Wiccaların idda ettiği gibi bir cadı dini bulunmamaktadır. Witchcraft ise cadılık sanatıdır. Bu sanatı daha wiccalar yokken sahiplenen kimseler Satanistlerdi. Tüm cadılar şeytana tapmakla asıldıklarına ve yakıldıklarına göre ve Salem faciasını tek anan gurup Satanistler olduğuna göre. Satanist doktrinlerin hepsinin sekiz bayrama denk gelmesi. Lilith saygısı ve Coven geleneği Satanizm özgü olduğuna göre önce gelen bu unvanı çoktan kapmıştır. Wiccalar düşünüp kendilerine neden wicca dediklerini açıklamak durumundadır.
Satanist olursam bana tecavüz ederler mi?
Satanistler özgür seksi savunur. Bu özgürlüğün içerisinde sizin özgürlüğünüz de bulunmaktadır. Satanizm'de temel yaklaşım semavi dinlerin seks üzerine giderek insanları aptallaştırdığı yönündedir. İsteyen insan istediği diğer bir insan ile isterse seks yapar isterse yapmaz. Bu onların bileceği bir iştir. Satanizm'de seks için özel rutueller ve büyüler bulunmaktadır. Bu işlem iki kişinin rızası ile olur. Bir kadını bağlayıp tecavüz etmek diye bir şey yoktur. Satanizm'de kadın ve erkek eşittir ve özgür yaratıklardır. Hiç bir kadın erkeğin boyunduruğuna girmez. Sunakta kadın şeklinde bir rutuel yoktur. Şeytana kadın bedeni sunulmaz. Satanizm Hıristiyanlık ve İslam gibi dinlere kıyasla daha Femindir (Kadınsı).
Satanistlere Satan diye hitap edersem neden değişik tepkiler alıyorum?
Bir Müslüman'a Allah diye hitap edemezsiniz. Satanistler Şeytan ilişkisi tanrı tapıcılığına benzememesine rağmen figüratif bir Satan saygısı vardır. Bir Satanist'e "satan ne haber" derseniz. "Baban (tanrın) Satandır". "Ben insanım". "Buyur ölümlü" gibi bir tepki almanız doğaldır. Satanist o kimsenin dini adıdır. Satan bu dindeki önemli figürdür. Satanizm dini yapının adıdır. Hepsi farklı kavramlardır.
Satanizm diğer dinler hakkında neden bu kadar yorum yapıyor?
Satanizm hakkında diğer dinler o kadar çok yorum yapıyor ki. Habis pislik bir yapılanma olarak görüldüğümüz için diğer dinlerin de yorum hakkını kendimizde görebiliyoruz. Ayrıca Satanistler çok fazla dini literatürler ile ilgilidirler. Her dinin dini literatürünü inceleriz. Hatta normal inananlarından daha iyi İsevilik, Musevilik, davudilik ve Muhammedilik yorumları yaptığımız olur. Gnostizm, Kabala, Ben-i vicudilik hakkında çok bilgilerimiz vardır. Bu onlardan olmamız demek de değildir. Bir Satanist'in Latince, Hebrew, Arapça veya Aramca bilmesi onu o konunun dahiline sokmaz.
Satanistler tanrıya inanır mı?
Satanistler tanrıya inanmazlar. Bunu su şekilde izah edebiliriz. Tanrı mutlak iyiliğe karşılık bir kavramdır. O bağışlayıcı ve affedicidir. Oysa dünya mükemmel bir adalet ve düzen içerisinde değildir. İnsanlar birbirini öldürmekte, yaptıkları günahlar için sürekli af dilemektedir. Mutlak iyi bir tanrı söz konusu değildir. Tüm kozmosun mutlak adaleti olmayan bir düzeni ve enerjisi vardır. Tüm bu yaratımın bu düzensizlik içerisinde Evrenin mimarı gibi bir kavramla ortaya çıktığı söylenemez. Evren bir tümlük içerisinde kendi dinamiği ve enerjisi ile bir varlıktır.
Satanistler Şeytanı tanrı olarak mı görür?
Satanizm de iki yaklaşım bulunmaktadır. Bunlar sol kol Satanizm'i ve modern Satanizm'dir. Modern Satanizm de şeytan tanrısal zıtlığı simgeleyen bir simgedir. Modern Satanizm'de şeytan yoktur. Sol kol Satanizm'de ise evrenin gücü ve kozmosun bir yanını da bizim göremediğimiz varlıklar oluşturur. Bunlara Melek ve Demon denmektedir, bu varlıklar mevcuttur fakat tanrısal bir kavram değil kendi düzenlerinin kavramlarıdır. Bazı sol kol yaklaşımlarında satan tüm diğer demonlar gibi bir tanrıdır bazılarında ise önemli bir ruhani yaratıktır. Genellikle satan insana tanrı olmanın yolunu gösteren bir ruhani oluşum olarak görülür.
Satanistler ayin yapar mı?
Satanistler ayin yapar. Ayinlerin pek çoğu meditasyon içerir. Modern Satanizm'de bunlar hoş aktiviteler olarak geçerken klasik Satanizm'de (sol kol) bu rutualler diğer ruhani yapılar ile etkileşime girmek için yapılır. Ayinler tapınma değildir.
Satanistler cennet ve cehenneme inanır mı?
Satanistler kesinlikle insanların iyi ve kötü olarak sınıflandırılamayacağını düşünür. Tanrıya küfür İslam gibi bir dinde büyük günahtır fakat hayat sizin bacaklarınızı elinizden alırsa tanrının size adaletli davrandığını düşünür müsünüz? Bu adaletsiz ortam içinde inanları iyi ve kötü diye ayırtmak imkansızdır. Bu nedenle kötülerin yakıldığı bir cehennem ve iyilerin huriler ile seks yaptığı (ölen iyi kadınlar için cennette zina yok sanırım) bir cennet gravürü yanlıştır.
Satanist'lerin bir kısmı ölümden sonra hayata inanır. Genellikle bunun için mısır mitlerinden gelen Orion takım yıldızı yönünde bir mekandan söz edilir. Bazı Satanistler ölü ruhlar mekanını paralel bir dünya olarak görür. Bu ölüler diyarına Satanizm geleneğine göre cehennem de dendiği olmaktadır. Bu anlayışta cehennem kazanların olduğu bir mekan değildir. Cehennem için genellikle kale ve şatoların olduğu mavi auralı bir mekan tanımı yapılmaktadır.
Demon nedir?
Demon özel bir enerji formunda bir yaratıktır. Bunlar meleklere benzemektedir. İncil Tevrat Kuran gibi kitaplar bunların düşmüş melekler olduğunu söyler fakat Satanizm'de bu yaratıkların düşmediği inancı vardır. Satanist'ler demonları özel formlu yaratıklar olarak görür. Demonlar doğanın bazı güçlerini kontrol edebilmektedir. Satanistlerin bir kısmı ise demonların varlığına inanmaz.
Satanistler kedi keser mi?
Satanistlerin hiç bir hayvan ile alıp veremediği yoktur. Satanizm'de kurban inancı bulunmamaktadır. Kurban inancı Yahudilikte günah keçisi, İslam'da kurban, Hıristiyanlıkta İsa'nın bedeni şeklindedir. Bayramlarında sokakta boğa peşinde koşturanlar Satanistler değil Müslümanlardır. Satanizm'de rutueller esnasında sunaklar kullanılır ama bu sunaklara ölü hayvan değil yanan mumlar konur. Satanizm'de beş elemente önem verilir. Bunlar ateş, su, toprak, hava ve ruhtur. Bu elementler haricinde bir materyal kullanılmaz. Bazı gençlik gurupları saçma sapan ayinler tertip etmiş olmaları onları Satanist yapmaz.
Satanistler kötü davranışlar sergiler mi?
Davranış davranıştır. İyisi kötüsü olmaz. Satanistler özel olarak kötü davranmaz. Genel olarak ahlakın temeli din değildir. Birisi size fazla para üstü verirse iade edersiniz, önünüzde çocuk arabalı bir hanım basamaktan çıkamıyorsa arabayı kaldırır yardım edersiniz. Bunun din ile bir alakası yoktur.
Satanistler 13 sayısına önem verir mi? Her ayın 13'ünde ayin yapar mı? Ayın 13'ünde doğanları öldürür mü?
Demon biliminde şeytanın rakamı 6 veya 7'dir, Lucifer'inki ise 9'dur. Bir senede ay toplam 13 kere dolun ay olur. 13 rakamının kötü azledildiği dinin adı Hıristiyanlıktır. 13ncü havari ihanet etmiştir bundan kaynaklı bir 13 kötülüğü inancı vardır. Satanistler ayın 13'de hiç bir şey yapmazlar. Dolunay zamanlarına Estabat denir ve bu zamanlar satanistler bir araya gelir. Bir satanist covende en fazla 13 üye bulunur. Satanizm'de geçen bayramlar 31 Ekim Samhain (Halloween), 21 Aralık Yule, 31 Ocak Imbolc (Candlemass), 21 Mart Vernal, 30 Nisan Beltaine (Walpushnach), 21 Haziran Litha, 31 Temmuz Lughnassad, 21 Eylül Mabon şeklindedir. Ayın 13ünün hiç bir anlamı yoktur. Satanistler kimseyi ve hiç bir canlıyı öldürmezler çünkü bir faydası yoktur. Ayrıca bu satırları yazarken 13 mart doğumlu olduğumu da söylemeliyim.
Yıldızın içindeki keçi kafası şeytanı mı simgeler?
Hayır. Bu simgenin adı Baphometh'tir. Baphomet tapınak şövalyelerinin taptıkları iddia edilen demondur. Katolik kilise tapınak şövalyelerini bu sav sonucu dağıtmıştır (Ayın 13nde cuma günü). Baphomet aynı zamanda tarih boyunca Satanist addedilen işlerin içinde adı geçmiştir. Simge daha sonra Crolyew tarafından son halini almış ve çevresine İbranice Lavetian yazılmıştır. Simge Satanizm'in simgesidir fakat simge Satan değildir. Baphometh tahıl ve verim tanrısıdır.
Ters pentagram nedir?
Pentagram beş köşeli yıldıza verilen addır. Bu simge tarih boyunca Venüs yıldızı (Venüs gezegeninin ekinoks anında gece boyu gökte çizdiği şekil) ve doğanın beş elementi ile ilişkilendirilmiştir. Yıldızın en üst kısmına ruh ucu oturacak şekilde ruh, hava, toprak, su ve ateş elementlerinin yerleştirilerek ayin yapılması tarihin ilk dönemlerinden beri gelen bir törendir. Simgenin Satanizm'de ters olmasının anlamı ise kısaca ruh ucuna kişinin kendisinin oturarak pentagrama bakması esnasında gördüğü görüntüden kaynaklanmaktadır. Pentagramın düz veya ters olmasının özel bir başka anlamı yoktur. Wicca ve paganlar pentagramı düz olarak taşırken biz Satanistler ters olarak taşımaktayız bu bizim farklı bir gelenekten geldiğimizi göstermemektedir.
Ters haç nedir?
Ters haç Satanistlere özgü bir işaret değildir. Bu simgeye anti-christ denmektedir. Hıristiyanlık ve tüm semavi dinlere karşı olmayı simgeler. Ters haç simgesini Satanistler haricinde tüm Hıristiyanlık karşıtları da kullanır.
Satanistler metal müzik dinleyen ve siyah giyen gençler midir?
Satanistler metal müzik dinleyecek diye bir kural yoktur. Bazı Satanistler klasik müzik ve operadan hoşlanır, bazıları ise elektronik müzik dinler. Satanizm konulu müzik yapan metal gurupları genelde black metal guruplarıdır. Zaten black metalin simgesinin de baphomet olması bunun bir göstergesi kabul edilebilir. Black metal gurupları Satanizm temalı şarkı yapmaları onları illa ki Satanist yapmaz. Fakat her dinin dini objelerini anlattığı bir müzik türü ve ilahi sistemi vardır. Satanistlerin bir kısmı bunu sert müziklerle gerçekleştirmektedir. Satanist kökleri binlerce yıl önceye giden ve özellikle ortaçağ ve ortaçağ sonrası Avrupası'nda şekillenen bir inanç sistemidir. Metal müzik ise hard core sonrası çıkmıştır. Black metal ise tür olarak çok daha yenidir. İlk modern Satanistler ocult müzik türleri ortaya koymayı denemişlerdir. Ortaçağda ise daha çok tiyatral etkinlikler ve opera ile yazılı edebiyatta Satanizm etkisi görülebilir. Her din gibi Satanist de edebiyatı etkilemiştir. Bu her yazılan şey doğrudur anlamına gelmez çünkü edebiyatta ve sanatta en etkin din her zaman Katolik Hıristiyanlık olmuştur. Buna paralel protest bazı kilise yapılarının şeytan görüşleri de edebiyata nüfus etmiş ve etkili olmuştur. Satanistler siyah giymek durumunda değildir. Genellikle siyah tercih edildiği olmuştur ama pek çok takım elbiseli gravatlı Satanist de bulunmaktadır. Kıyafetine bakarak insanın Satanist olduğunu anlayamazsınız. Hatta Satanist olmayan pek çok insan siyah giyer ve Satanizm ile benzer söylevlerde bulunur. Bu onları Satanist yapmaz. Satanistler ayin esnasında (summon rutuali ve demon ile iletişim çabası) düz renkleri tercih eder. Düz siyah veya düz beyaz en çok kullanılanlardır. Bu işlem esnasında çıplak olma durumu da olabilir. Çıplaklık her zaman cinsellik değildir. Cinsellik o kadar da kötü olmasa bile. Demon ilişkilerinde genellikle tek başına gerçekleşir. Bu bir konsantrasyon işidir. Meditasyon çabasıdır. Satanistlerin büyük bir çoğu summon esnasında çıplak olmayı yiyeler. Modern Satanistler summon rutuali (davet ayini) gerçekleştirmez.
Satanizm'de loca veya benzeri yapılanmalar var mıdır?
Satanizm'de loca ve loncalar yoktur. Bunlar masonluğa özgü yapılanmalardır. Satanizm'de Satanistlerin bir araya geldiği yapının adına Coven denmektedir. Coven İngilizce'den Türkçe'ye anlamı ile Cadı topluluğu demek olup belirli ve yeter sayıda üyeden meydana gelir. Bu üyeler genellikle covenin simgeleştirdiği demonun sigilini (işaretini) kullanırlar. Covenin başındaki kimseye rahip (Kadın veya erkek olabilir. Cinsiyet ayrımı yoktur.) denmektedir. Covendeki ikinci adam daha çok toplantı yeri zamanı müzik ve yiyecekleri organize eder. Coven toplantısında sosyal konularda sohbetler edilir kitaplar paylaşılır. Bir arkadaşlık kulübüdür kısaca.
Satanistler ruh çağırır mı?
Daha çok demonik guruplarda qijia tahtası (cadı tahtası, bu tahtada harflerden oluşan bir tahtadır kabın üzerine parmak konur ve harfler üzerinde gezinilir.) kullanıldığı olur. Ama bu tur bir çaba genellikle sergilenmez. Demon summon ederken tahtadan çok meditasyon faydalı olmaktadır. Buna astral dünyaya geçiş de denmektedir. Genellikle düz giysiler ile veya çıplak olarak yanan aleve bakarak ve pentagram içinde oturarak veya pentagramın ruh gözünde oturarak gerçekleşir.
Satanistler dua eder mi?
Satanistler Tanrıya dua etmez. Ama ayinler için özel büyülü cümleler kullanılır. Bu kelimeler genellikle Enoch dilinden gelir. Satanistler enoch dilini sıklıkla kullanılır. Bu dil Dr. Jhon Dee'ye dikte edilen meleklerin dilidir. Zaten Satanist ayinler de daha çok Dr. Dee'nin yaptığı büyülerden gelmektedir. Yo, Iao, Kuwahah, Iaida, Saitan, Hail, Ave, Shemhamforash, Ragie en çok kullanılan sözlerdir.
Satanistlerin özel selamlaşma metotları varmış, bu doğru mu?
En çok kullanılanı Hail! dir. Seslenmek anlamına gelir. "Hail!" şeklinde selamlaşma gerçekleşir. Satan ismi de Hail ile anılır rutuallerin sonunda. "Hail Satan" şeklinde kullanılır. Hail ile her şey kullanılabilir. "Hail Azazel", "Hail Lilith" bazı örnekler olabileceği gibi "Hail Arkadaşım" da denebilir. Bir diğer kelime ise "Ave!" dir. Çiftli kullanıldığı olur. "Ave Ave! Demonos" şeklinde ikili kullanılır. Bir diğer kelime Regie ise nadiren kullanılır. Satanistler ayin sonunda "Shemhamforash!" (Tüm eski Tanrılar adına demektir, Kabalizmde 72li ruh silsilesidir Goitia sayısı da 72dir çünkü bunlar eştir.) da diyebilir. Shemhamforash elle de yapılabilen bir işarettir. Elin orta ve yüzük parmakları içe katlanır ve başparmak ile üzerine bastırılır. Böylece iki boynuzlu bir kafaya benzeyecektir.
Satanistler kara büyü yapar mı?
Büyünün rengi olmaz. Büyü büyüdür. Tüm ocult (gizemcilik), hermetik (gizli) ve ezoterik (kendi içinde kapalı) yapılarda olduğu üzere satanistler de büyüler ile ilgilenir. Rutuellerin her biri bir büyüdür.
Satanistler ruhunu Şeytana satmış diyorlar, bu doğru mudur?
Satanistler Satanist olurken, coven içine girerken bir inisiyasyondan (giriş töreni) geçer. Bu inisiyasyonlardan en çok bilineni kişinin bir kağıda kendi kanının (başka pek kan kullanılmaz, bazı guruplarda kandillerin içine bir damla damlatıldığı olur) bir damlası ile imza atıldığı törendir. Bu tören giriş için yapılır. Ruh kimseye satılamaz. Bu giriş töreni eski cadı geleneklerdendir.
Satanistler Cadı mıdır?
Cadılığın bir dini yoktur. Wiccaların idda ettiği gibi bir cadı dini bulunmamaktadır. Witchcraft ise cadılık sanatıdır. Bu sanatı daha wiccalar yokken sahiplenen kimseler Satanistlerdi. Tüm cadılar şeytana tapmakla asıldıklarına ve yakıldıklarına göre ve Salem faciasını tek anan gurup Satanistler olduğuna göre. Satanist doktrinlerin hepsinin sekiz bayrama denk gelmesi. Lilith saygısı ve Coven geleneği Satanizm özgü olduğuna göre önce gelen bu unvanı çoktan kapmıştır. Wiccalar düşünüp kendilerine neden wicca dediklerini açıklamak durumundadır.
Satanist olursam bana tecavüz ederler mi?
Satanistler özgür seksi savunur. Bu özgürlüğün içerisinde sizin özgürlüğünüz de bulunmaktadır. Satanizm'de temel yaklaşım semavi dinlerin seks üzerine giderek insanları aptallaştırdığı yönündedir. İsteyen insan istediği diğer bir insan ile isterse seks yapar isterse yapmaz. Bu onların bileceği bir iştir. Satanizm'de seks için özel rutueller ve büyüler bulunmaktadır. Bu işlem iki kişinin rızası ile olur. Bir kadını bağlayıp tecavüz etmek diye bir şey yoktur. Satanizm'de kadın ve erkek eşittir ve özgür yaratıklardır. Hiç bir kadın erkeğin boyunduruğuna girmez. Sunakta kadın şeklinde bir rutuel yoktur. Şeytana kadın bedeni sunulmaz. Satanizm Hıristiyanlık ve İslam gibi dinlere kıyasla daha Femindir (Kadınsı).
Satanistlere Satan diye hitap edersem neden değişik tepkiler alıyorum?
Bir Müslüman'a Allah diye hitap edemezsiniz. Satanistler Şeytan ilişkisi tanrı tapıcılığına benzememesine rağmen figüratif bir Satan saygısı vardır. Bir Satanist'e "satan ne haber" derseniz. "Baban (tanrın) Satandır". "Ben insanım". "Buyur ölümlü" gibi bir tepki almanız doğaldır. Satanist o kimsenin dini adıdır. Satan bu dindeki önemli figürdür. Satanizm dini yapının adıdır. Hepsi farklı kavramlardır.
Satanizm diğer dinler hakkında neden bu kadar yorum yapıyor?
Satanizm hakkında diğer dinler o kadar çok yorum yapıyor ki. Habis pislik bir yapılanma olarak görüldüğümüz için diğer dinlerin de yorum hakkını kendimizde görebiliyoruz. Ayrıca Satanistler çok fazla dini literatürler ile ilgilidirler. Her dinin dini literatürünü inceleriz. Hatta normal inananlarından daha iyi İsevilik, Musevilik, davudilik ve Muhammedilik yorumları yaptığımız olur. Gnostizm, Kabala, Ben-i vicudilik hakkında çok bilgilerimiz vardır. Bu onlardan olmamız demek de değildir. Bir Satanist'in Latince, Hebrew, Arapça veya Aramca bilmesi onu o konunun dahiline sokmaz.
7 Günah 10 Emir
Hristiyanlıktaki 7 Günah
Hristiyan teolojisinde 7 ated ölümcül günah geçmektedir dilerseniz bir bakalım.
Aç gözlülük
Şunu söylemek mümkün ki Tanrı dünyadaki herkesin ona tapmasını isrer. Her kendine itaat etmeye meğilli insanı avucunda tutmak ister. Dünya üzerindeki her tapınak
kilise ve cami ona itaat etmelidir. Bu durumda bir insan neden aç gözlü olmasın.
Gurur
Tanrı insanı kendi suluatinde yarattığı söylenmez mi? O halde kendini ne denli fazla beğeniyor insanlara her baktığında kendini görüyor. Bunun adı Narsizm deil mi? Son zamanlarda hiç tanrı yaradışı ile gurur duyar diye duymadınız mı? Tüm doğayı kendisi gibi görmez mi?
Gıpta etmek
Tanrı oğlunu insan şekline soktu ve onlarla birlikte yaşattı. Ve ölümü ile onları kutsadı. Rahipler ve Efendiler Oğul Jesus en iyi yaşamı sürmek isterdi fakat kötülük onu ellerinden aldı demez mi?
Öfke
40 gün süren tufanı düşünün! Gündüz ve gece. Sodom ve Gamore'nin yıkılışı ile anlatılanlara bakın. pek çok dindarın tanrınınn ona itaat etmezsek bizi gazaba boğacağını söylediğini duymuşsunuzdur. Bu kadar çok gazap çektiren ve insanlarını acı içinde yok eden bir tanrı nasil olur da öfkeden muaf anlatılır.
Oburluk
YHYH dünyadaki herkesin ona kulluk etmesini ister. Başka birşey de istemez. O bizden kurbanlar adamamızı ister. Müslümanlar onun için kan döker kurban keser. Yahudiler keçileri çöllere susuz bırakır. Tüm kurbanlar asla Tanrıyı doyurmaz. Kan ve şiddetle beslenir o.
Şehvet
Tanrı cinsellikten ne kadar uzak. Yoksa bakire kadınların içlerinde hiç olmadı mı. Meryemi düşünün isa tanrıdan geldiyse onun şehvetli bedenini kendine esir yapmadı mı?
Tembellik
Tanrı dünyayı 6 günde yarattı. İnsanlığı yarattı. Bazı mucizelere sebep oldu (örneğin büyük tufan) Yedinci günde dinlenen bu tanrı şuan nerede? Bakire Meryemin vicuduna şehvetini boşaltıktan sonra veya muhammede bir adet melek gönderdikten sonra nereye gitti. Yoksa uzun bir tatilde mi şuan? O zaten hiç gelmedi o kadar üşengeç ki?
On emir.
Hristiyan teolojisinde 7 ated ölümcül günah geçmektedir dilerseniz bir bakalım.
Aç gözlülük
Şunu söylemek mümkün ki Tanrı dünyadaki herkesin ona tapmasını isrer. Her kendine itaat etmeye meğilli insanı avucunda tutmak ister. Dünya üzerindeki her tapınak
kilise ve cami ona itaat etmelidir. Bu durumda bir insan neden aç gözlü olmasın.
Gurur
Tanrı insanı kendi suluatinde yarattığı söylenmez mi? O halde kendini ne denli fazla beğeniyor insanlara her baktığında kendini görüyor. Bunun adı Narsizm deil mi? Son zamanlarda hiç tanrı yaradışı ile gurur duyar diye duymadınız mı? Tüm doğayı kendisi gibi görmez mi?
Gıpta etmek
Tanrı oğlunu insan şekline soktu ve onlarla birlikte yaşattı. Ve ölümü ile onları kutsadı. Rahipler ve Efendiler Oğul Jesus en iyi yaşamı sürmek isterdi fakat kötülük onu ellerinden aldı demez mi?
Öfke
40 gün süren tufanı düşünün! Gündüz ve gece. Sodom ve Gamore'nin yıkılışı ile anlatılanlara bakın. pek çok dindarın tanrınınn ona itaat etmezsek bizi gazaba boğacağını söylediğini duymuşsunuzdur. Bu kadar çok gazap çektiren ve insanlarını acı içinde yok eden bir tanrı nasil olur da öfkeden muaf anlatılır.
Oburluk
YHYH dünyadaki herkesin ona kulluk etmesini ister. Başka birşey de istemez. O bizden kurbanlar adamamızı ister. Müslümanlar onun için kan döker kurban keser. Yahudiler keçileri çöllere susuz bırakır. Tüm kurbanlar asla Tanrıyı doyurmaz. Kan ve şiddetle beslenir o.
Şehvet
Tanrı cinsellikten ne kadar uzak. Yoksa bakire kadınların içlerinde hiç olmadı mı. Meryemi düşünün isa tanrıdan geldiyse onun şehvetli bedenini kendine esir yapmadı mı?
Tembellik
Tanrı dünyayı 6 günde yarattı. İnsanlığı yarattı. Bazı mucizelere sebep oldu (örneğin büyük tufan) Yedinci günde dinlenen bu tanrı şuan nerede? Bakire Meryemin vicuduna şehvetini boşaltıktan sonra veya muhammede bir adet melek gönderdikten sonra nereye gitti. Yoksa uzun bir tatilde mi şuan? O zaten hiç gelmedi o kadar üşengeç ki?
On emir.
- Benden sonra Başka tanrılara tapma!"
Bakire meryemden sonra bir oğlana insanlar tanrı diye tapsın istedi. Şayet o tanrı değilse neden daha normal yoldan bir mesih yollamadı da insanların kafasını karıştırdı. Bu cümleden aynı zamanda başka tanrılar da var ama ona tapma sadece bana tap sonucu çıkmaz mı? Hani tek tanrıydı. - "Mezar resimleri yapma!"
Kiliseye gidiniz. Bakire meryem ve isa orada milyon dolarlara satılıyor kümülatifte. Kabe denen yerde müslümanlar bir tapınağın çevresinde dönüyor. - Tanrının ismini boş yere ağzına alma!
Herkes durmadan Allah, Jesus, Yahova isimlerini kullanıyor. Ticari meta olarak bunlar satılıyor. Bu isimler kullanılarak siyaset yapılıyor ve bunlar pirim ediyor. - Sabat gününü hatırla ve onu kutlu kıl!
Sabat günü ne? Hristiyanlar kutlamıyor müslümanların böyle birşey bildiği falan yok. Sabat günlerinde İsrail bomba yağdırıyor. - Babaya ve Anneye saygı göster
Annemiz veya babamız bizi terkettiyse ne yapacağız. Gene de mi saygı duyacağız. Ya annemiz babamız o sami dinlerden değilse. O zaman onlara dönüp siz cehenneme gideceksiniz diyerek nasil saygı duyabiliriz. Ailemize saygı duysaydık en eski atalarımızın pagan dinleri yaşıyor olurdu. - Öldürme!
Büyük tufanı ve Sodon ile Gamora'yı hatırlayın. Tanrı orda herkesi öldürdü. Musa Mısır'dan kaçarken tanrı herkesi boğdu diyelim ki onlar yeterince kötü insanlardı Musa mısırdaki küçük çocuklardan ne istedi. Onlar daha bebekti. - Zina yapma
Meryem yüksek ihtimalle babası belirsis Yaşua'yı doğurdu. - Çalma!
Yahova diğer dinlerdeki insanları neden kendi dinine çekiyor ve onlardan mürit çalıyor. - Komşuna kötü gözle bakma!
Salemde insanlar komşularına kötüye tapıyorlar diye ateşin yolunu gösterdi. Madem onlar bizlere bu kadar iyi bakıyorlar inancımızı söyleyince neden taşlanıyoruz. - Komşunun evine göz dikme, Karısına göz dikme, komşunun sahip olduklarına da!
Biz onların komşusuyuz hemen yanlarında oturuyoruz. Başta bizim inancımıza göz dikiyorlar ve tüm sembollerimizi çalıyorlar. Sonra bizim inancımızı bizden alıyorlar. Çocuklarımızı onlarla evlenmeye zorluyorlar ve ilk fırsatta dini nikah yapıyorlar. Bizim çocuklarımızı sünnet veya vaftiz etmek iseyip özgürlüğümüze göz dikiyorlar.
İnanç
Satanistlerin inandıkları değerler ve inanç sistemleri vardır. Modern satanistler aşağıda bahsettiğim inanç sistemine sahip değildirler ama buna da saygı duymaktadırlar. Çünkü satanizmin dayandığı temel inanç sistemi budur. Modern satanizm sadece bahsedilen bu inancın modern seküler versiyonudur.
Aşağıda verdiğim ifadelerin pek çoğu da iblis taparlar tarafında da desteklenebilir ifadelerdir.
Tek Tanrıcılığa Eleştiri
Biz satanistlere göre Tek tanrıcı dinin derin problemleri vardır. Tek tanrıcı dinler (Hristiyanlık/Yahudilik ve İslam) bizim sosyal hayatlarımıza ve ilerlememize engel olmaktadır. Daima bilime çelişen bir inanç sistemi içerisindedirler. Bilimsel bir izahat yapıldığında bunu kendi dinlerine malzeme olarak kullanmaktadırlar yada bunu reddeden tezler sürme yoluna gitmektedirler.
Tek tanrılı dinler cinsellik karşıtıdırlar. Ağır sosyal kurallar haricinde tabularla bizleri sınırlamaktadırlar. Bir hristiyan için rahiplik yolunda cinsellik yoktur. Oysa biliyoruz ki fiziksel ihtiyaçları tam olarak karşılanmayan bir insan sürekli takıntılarla yaşayacaktır. Öyle ki kafasından atamayacağı seksapel düşünceler yüzünden akıl hastası bile olacaklardır. Hıristiyan rahipler cinsel fantezilerinden utanmakla kalmayıp kendilerini kırbaçlamaktadırlar. Din onları kendi fiziklerinden nefret eder bir raddeye taşımaktadır. Satanizim özgür bir cinsellikten yanadır. Fakat satanistler sosyal kurallara uyarlar. Karşı tarafın istemediği durumlarda satanistler cinselliği hoş karşılamazlar. Bazı tek tanrılı din guruplarının dedikleri gibi satanizmde tecavüz normal kabul edilebilir bir şey değildir. Toplum komin yaşam içerisinde ise evlilik olmadan da ilişkiye girilebilir. Sosyal kurallar ve toplum yapısı böyle bir tutuculuk sergiliyorsa satanistler diğer dinlerden insanlarla olan temaslarında bu kurala uyarlar fakat satanizm içindeki insanlar birbirleri ile olan ilişkilerinde kendi karar verecekleri gibi yaşarlar. Bir Satanist için günah ve sevap kavramı yoktur.
Doğada diğer dinlerin öngördüğü şekilde bir mutlak düzen yoktur. Doğada var olan şey esasında kaostur. Her şey önceden belirli kurallarla hareket etmezler. Fakat baki fizik kanunları çerçevesinde hareket eden doğanın bu kanunlar çerçevesinde tahmin edilmesi mümkün olabilir. Buradaki tek problem bu fiziksel kanunların ne kadar doğru formulize edildikleridir.
Tek tanrılı hristiyan/yahudi ve islam dinlerinin belirttiği gibi tanrı sonsuz bir kavramsa tüm sonlu cisimlerin sonsuzluğun bir altkümesi olması gerekliliği prensibi ile bir taş, toprak , ateş ve yıldızlar da tanrısallığın bir alt kümesi olacaktır. İnsan sonludur (eni ve boyu vardır) bu nedenle de insanın kendini tanrı olarak görmesinde hiç bir yanlışlık bulunmayacaktır.
Tanrı sadece bir/tek ve kâti ise ikiliğinin de olma olasılığı sorgulanabilir. Bir birlik söz konusu ise tanrı iyi veya kötü değildir. İkilikte ise iyi ve kötü kavramı ortaya atılabilir. Ama doğada Aristocu bir bolean cebiri söz konusu hiç bir zaman olmamıştır. Doğa evet ve hayırlarla ifade edilmemektedir. Bu özellikle orta dönem Hıristiyan toplumların uydurdukları bir saçmalıktır. Her şey bir yüzdelik içerisindedir. Bu yüzdelikteki tam paylıklar (kadın-erkek, gece-gündür (ki gece gündüz arasında ikiye ayrılamayan olmayan sınırlar da vardır. kadın ve erkek arasında da.))
Tek tanrının iyi ve kötülüğünden bahsedilemezse iyilik ve kötülüğe göre bir sınavdan da bahsedilemez. Buna göre cennetten söz etmek imkansızdır. Satanistlerin bir kısmı öldükten sonra hayata inanmaktadırlar. Bu ölülerin gittiği yere cehennem denir.
Var olan Gerçekler
Tek tanrılı dinler eski metinleri büyük ölçüde tahrip ettikleri için şu an için eskiden olan olayların tam olarak nasıl gerçekleştiğini bilmiyoruz ama özellikle Sümer, Babil, Mısır, Aka ve Antik Anadolu milletlerinin bizlere bıraktıkları bilgilerden ve demonografik çalışmalardan bir satanist bir antik din tarihi yazılabilmektedir.
Evren daha atomlar yokken ve enerjinin de ölçülemeyeceği bir zamanda kendiliğinden baba satanın da gözetiminde varolmuştur. Kimileriniz buna big-bang diyebilir. Evrenin varolması ile birlikte canlılığın filizlendiği zamana kadar çok zaman geçmiş olabilir. Fakat bir gurup canlı kesinlikle kendini manupule etmeyi başarmıştır. Bu maniplasyonlar ilk önce kendi fiziksellerinde oldu (Maddesel anlamda). Bu sayede sonsuz yaşamın sırrı bu canlılarca çözüldü. Onlar aynı zamanda evrenin kurallarını bildikleri için bu dört boyutlu evrenimizde rahat hareket edebilir oldular. Bizim evrenlerimiz üç boyutlu cismin hareket evrenidir. Fakat bahsettiğimiz diğer canlılar dediğimiz bu canlılar şuan için bilim adamlarının bildiği 11 adet boyutun hepsini algılıyor olabilirler.
Bir canlı evrendeki kuralları manuple ediyorsa ona tanrı denir. Bu canlılarda manupule yetenekleri ile tanrılaştılar. Biz onlara demon diyoruz.
Dünya üzerinde de evrenin fiziksel kanunlarına uygun şekilde canlılık meydana geldi. Bu canlılardan da yine evrim kuralları ile ilk insanlar oluştu. Bu dönemde bir gurup tanrısal yetenekli canlı dünyaya geldi. Bunlara nefilim denmektedir. Dünya üzerindeki kaynakların işletilmesi için bu nefilimler az gelişmiş insandan gerek gen bilimlerini gerekse başka bilimlerini kullanarak Homo-Eracklus'u meydana getirdiler. İnsanlar köle olarak kullanılıyordu. Satan da dünyaya geldiğinde Homo-Saphiance'nin var olmasına katkıda bulundu.
Satan dünyaya ilk geldiğinde diğer önemli demeonlar ile birlikte öncelikle vücut olarak hayvan vücutlarını kullandılar. Satan ve Deomonlar fiziksek olarak şu anki insana benzer bir fiziğe sahiptiler. Fakat eski tanrıların figürlerinin boynuzlu hayvanlar (boğa, keçi, geyik vb.) olmasının sebebi budur. Satanın en önemli diğer bir simgesi de yılandır çünkü satan insanları DNA sarmalından şekillendirişini böyle anlatmaktadır. Tüm eski tanrıların tarihteki sigillerine ,ve biz şuan bu sigilleri demonografik aydınlanmada kullanmaktayız.
Eski tanrıların aynı zamanda insanlardan olan insan ve tanrı çocukları da oldu. Bu nedenle de insanlığı bu köle zihniyetinden ve diğer nefilimlerden kurtarma girişimi içerisine girdiler. Bunun için de bir savaş kaçınılmazdı. Satanın kardeşi olan ise kökten bir felaket planladı ve bir tür tufan yarattı. (Sami dinler bunu daha sonra nuh tufanı olarak tekrar bizlere pazarlamaya çalıştılarsa da Gılgamış destanında tam olarak ne olduğunu bulabilirsiniz.). Tufan sami dinin dediği gibi büyük bir alanda gerçekleşmemiştir. Daha doğrusu o dönemde Mezapotomya çevresi ve Mısıra açılan alan haricinde medeniyetin olmadığını düşünüyoruz. Mezapotomya havzasını temizlemek isteyen Beelzeb'un büyük bir su baskını yapmıştır. Enlil (Beelzebub) o dönemde insanları kurtarmayı düşünmemiştir. Satan (Enki) ise Uptaniştim'i bu tufandan kurtarmıştır. Daha sonra Uprtaniştim figürü bizlere Nuh diye Yahudiler tarafından anlatılmıştır.
Tufandan kurtarılmak üzere öyle hayvanların gemilere yüklenmesi gibi bir olay söz konusu değildir. Satanistler sadece Uptaniştim'in bu tufandan bir sal ile kurtulup Fırat ve Dicle arasından açık denize oradan da Hindistan'a doğru ulaştığının görüşündedirler.
Satanistler Uptaniştim'i ikinci adem olarak görmezler. Zaten satanistler adem gibi bir yaratılışa inanmazlar. Manuple edilen ilk insanların hepsi (Tek kişi değil. Ensest yok.) Adam ismi ile geçmektedir. İlk DNA manuplasyonuna uğrayanın bir erkek insan olduğundan bahsedilse de insanlığın tamamı o insandan gelmez. Su baskınından birden çok kişi kurtulmuştur. ama bunlar mezopotomya havzası dışında yaşayanlardır.
Uptaniştim Hindistan üzerinden şu anki Urfa'ya oradan da Arap yarımadasına ulaşan bir yolculuk da yapmıştır.
Bir gurup nefilim ise daha sonraları bugünkü İsrail dolaylarında bir yerden ilerleyerek mezepotamya'ya doğru gelirken şehirler kurdular. Sadon ve Gamore en önemli iki İnsan şehridir. Burası köle insanların kaldığı diğer nefilimlerin (unutmayın ki Satan da bir Nefilim'dir.) kaldığı iki şehirdir. Satan, özgür insanlar ve diğer eski tanrılar Sadon ve Gamore'ye çok büyük bir saldırı yapmışlardır. Daha sonra Nefilim yaklaşan bir kuyruklu yıldıza (veya bir gezene) binerek (üzerine yerleşerek) dünyadan uzaklaşmışlardır.
Satan insanlığa tanrısal gelişimi vaat etmiştir. Satana göre tüm insanlık bir gün tanrı olabilecektir. İnsanlar tüm demonları tanrıları olarak kabul etmiştir ve Satanla birlikte (evimizi dolduran ışık) gelişmektedir. Satan ve tüm demonların yaşadıkları yere cehennem adı verilir. Cehenneme Aeveon da denir. Orası Orion takım yıldızının ucundaki en parlak yıldızın işaret ettiği yönde, bilinen evrenin dışındadır.
Cehennemde yanan kazanlar veya acı çeken insanlar yoktur. Cehennem Satanın da kral olduğu dört krallıkla sınırları olmadan (dört kral ama ülkeler yok) yönetilen bir bilgelik yeridir. Cehennem bilinen evremin dışında olduğu gibi diğer boyutları ile bu evreni aurası ile kapsar.
Diğer Dinlerin Çıkışı
İnsanlık yayıldıkça farklı isimlerle farklı şekillerle de olsa hep aynı tanrılara tapmışlardır. Eski mısıra da bakın aynı özellikte tanrıları eski yunana da bakın aynı özellikteki tanrıları (Son dönem Zeus merkezli Hıristiyan etkili yunan mitleri hariç) görürsünüz. İnsanlar tarihlerin getirdiği dinlerini korumuşlardır. Zaten demonlar da dünya üzerine çeşitli zamanlarda adım atıp bizlerle temasa geçmiştir.
Kuzey Mezapotamya'da olan bir halk Mezapotamya içerisinden mısıra bilinen çağ başlarında göç etmişlerdir. Bunlara Yahudiler diyor. Nazarine etkisinde kalan bir mısır kıralı tarihin bir çağında diğer tanrılara delice bir yasaklama getirmiştir bir ara.
Mısırda yaşayan Yahudiler de şüphesiz eski tanrılarına tapmaktaydılar hatta ilk Yahudi dini metinlerine bakarsanız tek tanrıyı göremezsiniz. Fakat mısırdaki bu sosyal karmaşa içerisinde. Nazarine ve Gabrielin etkisi ile Yahudiler tek tanrılı bir inanç oluşturdular. Fakat Mezapotamya'dan aldığı eski bilgilerle eski tanrılarını melekleştirdiler. Bu nedenledir ki Azrail, Mikael, Gabriel, Urihel de Yahudi dini metinlerinde bulunmaktadır.
Yahudilerin sosyal bir ezilme içine girmesi sonucu kendi yarattıkları dini irk merkezli bir platforma taşımışlardır. Yine Yahudilik içerisinden gelen Hıristiyanlık da Yahudi kaynaklı bilgiyi dünyaya yaymışlardır. Bu esnada inanç sistemlerini bozan eski metinleri de lanetlemişler ve imha etmişlerdir. Hatta sonraları eski tanrılarının hepsini kötülük ile eşleyerek (Tek tanrılı inancın iyilikle tarif edilmesi sonucu; zorunda kalınan dualist anlayış ile) bir iblis tanımı yapmışlardır. Satan iblis değildir. İblis bu dinlerce güçsüzlükle ilişkili ama nedense tanrının yok etmediği bir düşmüş melek olmuştur. Oysa aynı dini kaynaklar tanrıların meleklerinin iradesizce ona hizmet ettiklerini anlatırlar. Bu da izahatlarındaki derin hata olarak kalmıştır.
Satanistlere göre İslam'ın Yahudilikten hiç bir farkı yoktur. Tüm üç din eski Yahudilikten çıkmışlardır. Bu nedenle satanistler özellikle İslam'a atıfta bulunmazlar. Islam'da bir satanist için yanlış uydurma bir dindir. Bir Satanist üç dinden birine inanmaktansa hiçbir şeye inanmamayı veya Eski metinlere inanmayı tercih edendir.
Aşağıda verdiğim ifadelerin pek çoğu da iblis taparlar tarafında da desteklenebilir ifadelerdir.
Tek Tanrıcılığa Eleştiri
Biz satanistlere göre Tek tanrıcı dinin derin problemleri vardır. Tek tanrıcı dinler (Hristiyanlık/Yahudilik ve İslam) bizim sosyal hayatlarımıza ve ilerlememize engel olmaktadır. Daima bilime çelişen bir inanç sistemi içerisindedirler. Bilimsel bir izahat yapıldığında bunu kendi dinlerine malzeme olarak kullanmaktadırlar yada bunu reddeden tezler sürme yoluna gitmektedirler.
Tek tanrılı dinler cinsellik karşıtıdırlar. Ağır sosyal kurallar haricinde tabularla bizleri sınırlamaktadırlar. Bir hristiyan için rahiplik yolunda cinsellik yoktur. Oysa biliyoruz ki fiziksel ihtiyaçları tam olarak karşılanmayan bir insan sürekli takıntılarla yaşayacaktır. Öyle ki kafasından atamayacağı seksapel düşünceler yüzünden akıl hastası bile olacaklardır. Hıristiyan rahipler cinsel fantezilerinden utanmakla kalmayıp kendilerini kırbaçlamaktadırlar. Din onları kendi fiziklerinden nefret eder bir raddeye taşımaktadır. Satanizim özgür bir cinsellikten yanadır. Fakat satanistler sosyal kurallara uyarlar. Karşı tarafın istemediği durumlarda satanistler cinselliği hoş karşılamazlar. Bazı tek tanrılı din guruplarının dedikleri gibi satanizmde tecavüz normal kabul edilebilir bir şey değildir. Toplum komin yaşam içerisinde ise evlilik olmadan da ilişkiye girilebilir. Sosyal kurallar ve toplum yapısı böyle bir tutuculuk sergiliyorsa satanistler diğer dinlerden insanlarla olan temaslarında bu kurala uyarlar fakat satanizm içindeki insanlar birbirleri ile olan ilişkilerinde kendi karar verecekleri gibi yaşarlar. Bir Satanist için günah ve sevap kavramı yoktur.
Doğada diğer dinlerin öngördüğü şekilde bir mutlak düzen yoktur. Doğada var olan şey esasında kaostur. Her şey önceden belirli kurallarla hareket etmezler. Fakat baki fizik kanunları çerçevesinde hareket eden doğanın bu kanunlar çerçevesinde tahmin edilmesi mümkün olabilir. Buradaki tek problem bu fiziksel kanunların ne kadar doğru formulize edildikleridir.
Tek tanrılı hristiyan/yahudi ve islam dinlerinin belirttiği gibi tanrı sonsuz bir kavramsa tüm sonlu cisimlerin sonsuzluğun bir altkümesi olması gerekliliği prensibi ile bir taş, toprak , ateş ve yıldızlar da tanrısallığın bir alt kümesi olacaktır. İnsan sonludur (eni ve boyu vardır) bu nedenle de insanın kendini tanrı olarak görmesinde hiç bir yanlışlık bulunmayacaktır.
Tanrı sadece bir/tek ve kâti ise ikiliğinin de olma olasılığı sorgulanabilir. Bir birlik söz konusu ise tanrı iyi veya kötü değildir. İkilikte ise iyi ve kötü kavramı ortaya atılabilir. Ama doğada Aristocu bir bolean cebiri söz konusu hiç bir zaman olmamıştır. Doğa evet ve hayırlarla ifade edilmemektedir. Bu özellikle orta dönem Hıristiyan toplumların uydurdukları bir saçmalıktır. Her şey bir yüzdelik içerisindedir. Bu yüzdelikteki tam paylıklar (kadın-erkek, gece-gündür (ki gece gündüz arasında ikiye ayrılamayan olmayan sınırlar da vardır. kadın ve erkek arasında da.))
Tek tanrının iyi ve kötülüğünden bahsedilemezse iyilik ve kötülüğe göre bir sınavdan da bahsedilemez. Buna göre cennetten söz etmek imkansızdır. Satanistlerin bir kısmı öldükten sonra hayata inanmaktadırlar. Bu ölülerin gittiği yere cehennem denir.
Var olan Gerçekler
Tek tanrılı dinler eski metinleri büyük ölçüde tahrip ettikleri için şu an için eskiden olan olayların tam olarak nasıl gerçekleştiğini bilmiyoruz ama özellikle Sümer, Babil, Mısır, Aka ve Antik Anadolu milletlerinin bizlere bıraktıkları bilgilerden ve demonografik çalışmalardan bir satanist bir antik din tarihi yazılabilmektedir.
Evren daha atomlar yokken ve enerjinin de ölçülemeyeceği bir zamanda kendiliğinden baba satanın da gözetiminde varolmuştur. Kimileriniz buna big-bang diyebilir. Evrenin varolması ile birlikte canlılığın filizlendiği zamana kadar çok zaman geçmiş olabilir. Fakat bir gurup canlı kesinlikle kendini manupule etmeyi başarmıştır. Bu maniplasyonlar ilk önce kendi fiziksellerinde oldu (Maddesel anlamda). Bu sayede sonsuz yaşamın sırrı bu canlılarca çözüldü. Onlar aynı zamanda evrenin kurallarını bildikleri için bu dört boyutlu evrenimizde rahat hareket edebilir oldular. Bizim evrenlerimiz üç boyutlu cismin hareket evrenidir. Fakat bahsettiğimiz diğer canlılar dediğimiz bu canlılar şuan için bilim adamlarının bildiği 11 adet boyutun hepsini algılıyor olabilirler.
Bir canlı evrendeki kuralları manuple ediyorsa ona tanrı denir. Bu canlılarda manupule yetenekleri ile tanrılaştılar. Biz onlara demon diyoruz.
Dünya üzerinde de evrenin fiziksel kanunlarına uygun şekilde canlılık meydana geldi. Bu canlılardan da yine evrim kuralları ile ilk insanlar oluştu. Bu dönemde bir gurup tanrısal yetenekli canlı dünyaya geldi. Bunlara nefilim denmektedir. Dünya üzerindeki kaynakların işletilmesi için bu nefilimler az gelişmiş insandan gerek gen bilimlerini gerekse başka bilimlerini kullanarak Homo-Eracklus'u meydana getirdiler. İnsanlar köle olarak kullanılıyordu. Satan da dünyaya geldiğinde Homo-Saphiance'nin var olmasına katkıda bulundu.
Satan dünyaya ilk geldiğinde diğer önemli demeonlar ile birlikte öncelikle vücut olarak hayvan vücutlarını kullandılar. Satan ve Deomonlar fiziksek olarak şu anki insana benzer bir fiziğe sahiptiler. Fakat eski tanrıların figürlerinin boynuzlu hayvanlar (boğa, keçi, geyik vb.) olmasının sebebi budur. Satanın en önemli diğer bir simgesi de yılandır çünkü satan insanları DNA sarmalından şekillendirişini böyle anlatmaktadır. Tüm eski tanrıların tarihteki sigillerine ,ve biz şuan bu sigilleri demonografik aydınlanmada kullanmaktayız.
Eski tanrıların aynı zamanda insanlardan olan insan ve tanrı çocukları da oldu. Bu nedenle de insanlığı bu köle zihniyetinden ve diğer nefilimlerden kurtarma girişimi içerisine girdiler. Bunun için de bir savaş kaçınılmazdı. Satanın kardeşi olan ise kökten bir felaket planladı ve bir tür tufan yarattı. (Sami dinler bunu daha sonra nuh tufanı olarak tekrar bizlere pazarlamaya çalıştılarsa da Gılgamış destanında tam olarak ne olduğunu bulabilirsiniz.). Tufan sami dinin dediği gibi büyük bir alanda gerçekleşmemiştir. Daha doğrusu o dönemde Mezapotomya çevresi ve Mısıra açılan alan haricinde medeniyetin olmadığını düşünüyoruz. Mezapotomya havzasını temizlemek isteyen Beelzeb'un büyük bir su baskını yapmıştır. Enlil (Beelzebub) o dönemde insanları kurtarmayı düşünmemiştir. Satan (Enki) ise Uptaniştim'i bu tufandan kurtarmıştır. Daha sonra Uprtaniştim figürü bizlere Nuh diye Yahudiler tarafından anlatılmıştır.
Tufandan kurtarılmak üzere öyle hayvanların gemilere yüklenmesi gibi bir olay söz konusu değildir. Satanistler sadece Uptaniştim'in bu tufandan bir sal ile kurtulup Fırat ve Dicle arasından açık denize oradan da Hindistan'a doğru ulaştığının görüşündedirler.
Satanistler Uptaniştim'i ikinci adem olarak görmezler. Zaten satanistler adem gibi bir yaratılışa inanmazlar. Manuple edilen ilk insanların hepsi (Tek kişi değil. Ensest yok.) Adam ismi ile geçmektedir. İlk DNA manuplasyonuna uğrayanın bir erkek insan olduğundan bahsedilse de insanlığın tamamı o insandan gelmez. Su baskınından birden çok kişi kurtulmuştur. ama bunlar mezopotomya havzası dışında yaşayanlardır.
Uptaniştim Hindistan üzerinden şu anki Urfa'ya oradan da Arap yarımadasına ulaşan bir yolculuk da yapmıştır.
Bir gurup nefilim ise daha sonraları bugünkü İsrail dolaylarında bir yerden ilerleyerek mezepotamya'ya doğru gelirken şehirler kurdular. Sadon ve Gamore en önemli iki İnsan şehridir. Burası köle insanların kaldığı diğer nefilimlerin (unutmayın ki Satan da bir Nefilim'dir.) kaldığı iki şehirdir. Satan, özgür insanlar ve diğer eski tanrılar Sadon ve Gamore'ye çok büyük bir saldırı yapmışlardır. Daha sonra Nefilim yaklaşan bir kuyruklu yıldıza (veya bir gezene) binerek (üzerine yerleşerek) dünyadan uzaklaşmışlardır.
Satan insanlığa tanrısal gelişimi vaat etmiştir. Satana göre tüm insanlık bir gün tanrı olabilecektir. İnsanlar tüm demonları tanrıları olarak kabul etmiştir ve Satanla birlikte (evimizi dolduran ışık) gelişmektedir. Satan ve tüm demonların yaşadıkları yere cehennem adı verilir. Cehenneme Aeveon da denir. Orası Orion takım yıldızının ucundaki en parlak yıldızın işaret ettiği yönde, bilinen evrenin dışındadır.
Cehennemde yanan kazanlar veya acı çeken insanlar yoktur. Cehennem Satanın da kral olduğu dört krallıkla sınırları olmadan (dört kral ama ülkeler yok) yönetilen bir bilgelik yeridir. Cehennem bilinen evremin dışında olduğu gibi diğer boyutları ile bu evreni aurası ile kapsar.
Diğer Dinlerin Çıkışı
İnsanlık yayıldıkça farklı isimlerle farklı şekillerle de olsa hep aynı tanrılara tapmışlardır. Eski mısıra da bakın aynı özellikte tanrıları eski yunana da bakın aynı özellikteki tanrıları (Son dönem Zeus merkezli Hıristiyan etkili yunan mitleri hariç) görürsünüz. İnsanlar tarihlerin getirdiği dinlerini korumuşlardır. Zaten demonlar da dünya üzerine çeşitli zamanlarda adım atıp bizlerle temasa geçmiştir.
Kuzey Mezapotamya'da olan bir halk Mezapotamya içerisinden mısıra bilinen çağ başlarında göç etmişlerdir. Bunlara Yahudiler diyor. Nazarine etkisinde kalan bir mısır kıralı tarihin bir çağında diğer tanrılara delice bir yasaklama getirmiştir bir ara.
Mısırda yaşayan Yahudiler de şüphesiz eski tanrılarına tapmaktaydılar hatta ilk Yahudi dini metinlerine bakarsanız tek tanrıyı göremezsiniz. Fakat mısırdaki bu sosyal karmaşa içerisinde. Nazarine ve Gabrielin etkisi ile Yahudiler tek tanrılı bir inanç oluşturdular. Fakat Mezapotamya'dan aldığı eski bilgilerle eski tanrılarını melekleştirdiler. Bu nedenledir ki Azrail, Mikael, Gabriel, Urihel de Yahudi dini metinlerinde bulunmaktadır.
Yahudilerin sosyal bir ezilme içine girmesi sonucu kendi yarattıkları dini irk merkezli bir platforma taşımışlardır. Yine Yahudilik içerisinden gelen Hıristiyanlık da Yahudi kaynaklı bilgiyi dünyaya yaymışlardır. Bu esnada inanç sistemlerini bozan eski metinleri de lanetlemişler ve imha etmişlerdir. Hatta sonraları eski tanrılarının hepsini kötülük ile eşleyerek (Tek tanrılı inancın iyilikle tarif edilmesi sonucu; zorunda kalınan dualist anlayış ile) bir iblis tanımı yapmışlardır. Satan iblis değildir. İblis bu dinlerce güçsüzlükle ilişkili ama nedense tanrının yok etmediği bir düşmüş melek olmuştur. Oysa aynı dini kaynaklar tanrıların meleklerinin iradesizce ona hizmet ettiklerini anlatırlar. Bu da izahatlarındaki derin hata olarak kalmıştır.
Satanistlere göre İslam'ın Yahudilikten hiç bir farkı yoktur. Tüm üç din eski Yahudilikten çıkmışlardır. Bu nedenle satanistler özellikle İslam'a atıfta bulunmazlar. Islam'da bir satanist için yanlış uydurma bir dindir. Bir Satanist üç dinden birine inanmaktansa hiçbir şeye inanmamayı veya Eski metinlere inanmayı tercih edendir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)